Türkiye’nin Ekonomik Beklentileri.
1-) Türk ekonomisinin şuan ki durumu nedir?
Türk ekonomisi son yıllarda çeşitli zorluklarla karşılaşmış olsa da, 2021 itibariyle toparlanma eğilimindedir. Pandemi nedeniyle yaşanan küresel ekonomik durgunluğun yanı sıra, Türkiye’nin özellikle sokan birkaç yıldır iç ve dış politika alanında yaşadığı belirsizlikler nedeniyle ekonomide dalgalanmalar meydana geldi.
Ancak Mayıs 2023 itibariyle açıklanan veriler, Türk ekonomisinin büyüme ivmesinin arttığını göstermektedir. Ayrıca ihracat rakamlarındaki artış ile turizm sektöründeki canlanma gibi faktörler de ülkenin toparlanmasına katkı sağlamaktadır. Bunların yanısıra; hükümet tarafından uygulanan teşvik programları, düzenlemeler ve reform girişimleri de bu olumlu tabloya destek olmuştur.
Buna rağmen Türkiye hala bazı sorunlarla karşı karşıya kalabiliyor. Özellikle
*işsizlik oranının yüksekliği
*enflasyon
*makroekonomik göstergelerdeki dalgalanmalar
* dış ticaret açığı
* cari işlem açığı gibi konularda da sorunlar yaşamaktadır. Bu durum, ülkenin dışa bağımlılığını arttırmakta ve çeşitli riskler oluşturmaktadır. Son zamanlarda ise, Türk Lirasının değer kaybı ve enflasyon oranlarındaki yükseklik nedeniyle merkez bankası faiz arttırımına gitmiştir. Bu adım ile beraber piyasalardaki güven artmaya başlamıştır.
Türkiye’nin İhracat-İthalat yaptığı Ülkeler
Buna karşın Türk ekonomisi aynı zamanda birçok fırsat sunmaktadır. Özellikle genç nüfusu ve stratejik coğrafi konumu sayesinde Türkiye, önemli bir pazar olarak görülmektedir. Ayrıca teknoloji sektöründe de hızlı bir gelişim göstermektedir. Türkiye ekonomisi son yıllarda zorlu süreçler yaşamış olsa da toparlanma eğilimi göstermektedir. Hükümetin politika ve reform girişimleri ile yapısal değişiklikler yapması gerekmektedir ki daha sürdürülebilir büyümeye yönelebilsin.
Dünya ekonomisini etkileyebilecek kapasitesi olup olmadığı konusunda
Türkiye, dünya ekonomisinde önemli bir role sahip olan bir ülkedir, ancak büyüklük olarak dünya ekonomisini doğrudan etkileyebilecek büyük bir ekonomi değildir. Türkiye, G20 üyesi bir ülke olarak küresel ekonomik tartışmalara katılır ve bölgesel öneme sahip bir ekonomi olarak sayılır. Türkiye, dünya genelindeki büyük ekonomilere kıyasla daha küçük bir ekonomik güce sahiptir.
Türkiye’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) açısından dünya sıralamasında genellikle son 17. likten 22. Sıraya gerilemiştir. Ancak, dünya ekonomisinin en büyük oyuncuları olan ülkelerle kıyaslandığında, Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü daha sınırlıdır.[1]
Bununla birlikte, Türkiye’nin ekonomisi bölgesel ve küresel açıdan önemlidir. Türkiye, stratejik konumu, genç nüfusu, büyük iç pazarı ve çeşitli sektörlerdeki faaliyetleriyle Orta Doğu, Avrupa ve Asya arasında bir köprü rolü oynamaktadır. Özellikle Türkiye’nin enerji, inşaat, turizm, otomotiv ve tekstil gibi sektörlerdeki faaliyetleri, bölgesel ve küresel ticarette önemli bir rol oynamaktadır.
Türkiye’nin ekonomik istikrarı ve büyümesi, bölgesel ve küresel ekonomik dengelere katkıda bulunabilir. Özellikle Türkiye’nin AB ile gümrük birliği anlaşması ve stratejik konumu, bölge ülkeleri ve küresel ekonomi arasındaki ticareti kolaylaştırmaktadır. Türkiye, dünya ekonomisini etkileyebilecek büyüklükte olmasa da, bölgesel ve küresel ekonomide önemli bir oyuncu olarak kabul edilir. Ekonomik istikrarını sürdürerek, yapısal reformları uygulayarak ve dış ticaret ilişkilerini güçlendirerek Türkiye, ekonomik büyüme ve etkisini artırma potansiyeline sahiptir.
- Türkiye’nin ekonomik etkisi, özellikle bazı sektörlerdeki faaliyetleri ve yatırımlarıyla hissedilmektedir. Türkiye inşaat sektörü, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da birçok büyük altyapı projesine imza atmıştır. Bu projeler, Türk müteahhitlik firmalarının başarısıyla birlikte Türkiye’nin bölgesel ekonomik etkisini artırmaktadır.
- Turizm sektörü de Türkiye için önemli bir ekonomik faaliyettir. Türkiye, tarihi ve kültürel zenginlikleri, güzel doğası ve sahil şeridiyle turist çeken bir ülke konumundadır. Turizm gelirleri, döviz kazancı sağlamakta ve Türkiye’nin ödemeler dengesine katkıda bulunmaktadır.
- Türkiye’nin stratejik konumu, enerji sektöründe de etkili olmasını sağlamaktadır. Türkiye, Avrupa’ya doğalgaz ve petrol sevkiyatının geçiş rotası olarak önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, Türkiye enerji sektöründe yenilenebilir enerji kaynaklarına da yatırım yapmaktadır, bu da sürdürülebilir enerji üretimi konusunda etkisini artırmaktadır.
- Türkiye ayrıca önemli bir otomotiv üreticisi ve ihracatçısıdır. Otomotiv sektörü, Türkiye’nin ekonomisinde önemli bir yer tutar ve birçok uluslararası otomobil üreticisi Türkiye’de üretim tesisleri bulundurur. Bu, Türkiye’nin küresel otomotiv tedarik zincirindeki rolünü güçlendirmekte ve dünya ekonomisine katkıda bulunmaktadır.
- Türkiye’nin finans sektörü de bölgesel ve küresel ekonomi için önemlidir. Türkiye’deki bankalar, yabancı yatırımcılar ve işletmeler için bir finans merkezi olarak hizmet vermektedir. Ayrıca, Türk lirasının kullanımı ve sermaye piyasalarının gelişimi de Türkiye’nin ekonomik etkisini artırmaktadır.
Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, Türkiye’nin bölgesel ve küresel ekonomik etkisi daha fazla hissedilebilir hale gelmektedir. Ancak, Türkiye’nin ekonomik potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirmek için iç reformlara, istikrarlı büyümeye ve dış ticaret ilişkilerinin güçlendirilmesine odaklanması önemlidir.
Türkiye’de inşa edilen hava limanları, otoyollar, köprüler, enerji tesisleri gibi büyük projeler, Türkiye’nin inşaat sektöründeki uzmanlığı ve deneyimi sayesinde gerçekleştirilmektedir. Bu projeler, Türk firmalarının yurtdışında tanınmış bir marka haline gelmesini sağlamış ve Türkiye’nin inşaat sektörü ihracatını artırmıştır.
2-) Türkiye’nin ekonomik gelişmesinin ana zorlukları nelerdir ?
- Türkiye’nin ekonomik gelişmesini engelleyen faktörler arasında yüksek enflasyon oranı başta gelmektedir. Enflasyon, fiyat artışlarına neden olmakta ve vatandaşların satın alma gücünü düşürmektedir. Hükümet bu sorunu çözmek için Merkez Bankası’na faiz oranlarını artırma yetkisi verdi. Faiz arttıkça kredi maliyetleri de arttı ve tüketiciler daha az borçlanarak harcamalarını kıstılar. Bu da talebin azalmasına neden oldu.
- Cari açık ise ülkenin ithalatının ihracattan fazla olması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bu durumda ülkeye döviz girişi azalacağından TL değer kaybeder ve dolar karşısında zayıf hale gelir. Buna yönelik olarak hükümet ihracatın teşvik edilmesi amacıyla vergi indirimleri uygulamakta, ithalatta sıkılaştırıcı önlemlere başvurmaktadır.
3-Döviz kuru dalgalanmalarına bağlı olarak Türk Lirasının değeri sürekli değişiyor, bu da özellikle yabancılara karşı yapılan ticarette belirsizlik oluşturmaktadır. Bunun yanında zamlanan petrol fiyatları gibi küresel olaylar da kuru etkileyebiliyor.
4- Yavaş büyüme ve düşük verimlilik: Türkiye’nin son yıllarda ekonomik büyüme hızı düşük kalmıştır. Yetersiz verimlilik artışı, teknolojik yeniliklere yetersiz yatırım ve rekabetçilik sorunları gibi faktörler, ekonomik büyümeyi kısıtlayan etkenler arasında yer almaktadır.
5- İşsizlik: Türkiye’nin işsizlik oranı, özellikle gençler arasında yüksek seviyelerdedir. İstihdam oluşturma konusundaki zorluklar, ekonomik gelişmeyi olumsuz etkileyebilir ve sosyal huzursuzluğa yol açabilir.
Hükümetin bu zorlukları çözmek için ne çabalar harcadı ve nasıl etkiledi ?
Türkiye, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ekonomik kalkınma ve modernleşme çabası içindedir. Yıllar geçtikçe, ülke önemli bir ekonomik büyüme ve dönüşüm yaşadı. Bununla birlikte, gelişmekte olan herhangi bir ülke gibi, Türkiye de sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik kalkınma yolunda çeşitli zorluklarla karşı karşıyadır. Türkiye’nin karşılaştığı temel zorluklardan bazılarını inceleyeceğiz ve hükümetin bu zorlukların üstesinden gelmek için gösterdiği çabaları ve bunların etkilerini inceleyeceğiz. Son dönemlerde Hükümet, Türkiye’nin ekonomik zorluklarına karşı birçok tedbir almıştır. Bunlar arasında vergi reformu, kamu maliyesinde şeffaflık artırma ve iş dünyasının rekabet gücünü artırmak için yapılan teşvikler yer almaktadır. Ancak yine de daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır çünkü bu sorunların tamamen çözülmesi zaman alacaktır. İşte hükümetin bu zorlukları çözmek için attığı bazı adımlar:
1. Yüksek Enflasyon ve Makroekonomik İstikrar
Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının önündeki başlıca zorluklardan biri yüksek enflasyon sorunudur. Son yıllarda ülke, satın alma gücünü aşındıran ve uzun vadeli yatırımı engelleyen yüksek enflasyon dönemleri yaşadı. Bu zorlukla mücadele etmek için hükümet, para politikasını sıkılaştırmak, faiz oranlarını artırmak ve mali reformları uygulamak için önlemler aldı. Bu çabalar ekonomiyi bir dereceye kadar istikrara kavuşturdu, ancak makroekonomik istikrarı korumak için sürekli çabalar gerekiyor. Enflasyon ülkede halen çok yüksektir, hükümet enflasyonu engellemeye çalışmaktadır.
2. Cari Açık
Türkiye’nin ısrarlı cari işlemler açığı bir başka önemli sorun teşkil etmektedir. Enerji ve ara malları için ithalata güvenmek, yüksek döviz talebiyle birleştiğinde dış kırılganlıklara yol açtı. Hükümet, ihracatı teşvik etmek, yerli üretimi teşvik etmek ve doğrudan yabancı yatırımı çekmek gibi cari açığı azaltmak için politikalar uygulamıştır. Bu çabalar bazı olumlu sonuçlar vermiştir. En büyük cari açığı doğalgazdır. Doğalgaz keşifleri ile bu ihtiyaç bir nebze de olsa kapanmıştır.
3. İşsizlik ve İşgücü Piyasası Zorlukları
Özellikle gençler arasında yüksek ve kalıcı işsizlik oranları, Türkiye’nin ekonomik kalkınması için kritik bir zorluk teşkil ediyor. Hükümet, bu sorunu ele almak için mesleki eğitim programları, iş oluşturmaya yönelik teşvikler ve işgücü piyasası reformları dahil olmak üzere çeşitli önlemler almıştır. Bu çabaların bazı olumlu etkileri olsa da, işgücü piyasası dinamiklerini iyileştirmeye yönelik sürekli çabalar gerektiren kaliteli istihdam fırsatları oluşturma zorluğu halen devam etmektedir.
4. Gelir Eşitsizliği ve Bölgesel Farklılıklar
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu bir diğer zorluk ise gelir eşitsizliği ve bölgesel eşitsizliklerdir. Yoksulluğun azaltılmasındaki önemli ilerlemeye rağmen, gelir dağılımı eşitsiz olmaya devam ediyor ve bölgesel dengesizlikler devam ediyor. Hükümet kapsayıcı büyümeyi ve bölgesel kalkınmayı teşvik etmek için altyapı yatırımları, hedefli sosyal yardım programları ve bölgesel teşvik programları gibi politikalar getirmiştir. Bu girişimler bazı olumlu sonuçlar vermiş olsa da, gelir uçurumunu kapatmak ve bölgesel eşitsizlikleri etkili bir şekilde gidermek için daha fazla eyleme ihtiyaç vardır.
5. Yönetişim ve Kurumsal Çerçeve
Türkiye’nin ekonomik kalkınması, yönetişiminin ve kurumsal çerçevesinin kalitesiyle yakından bağlantılıdır. Yolsuzluk, verimsizlikler ve hukukun üstünlüğünün zayıflığı ile ilgili zorluklar, sürdürülebilir ekonomik ilerlemeyi engelleyebilir. Hükümet, kurumsal kapasiteyi güçlendirmek, şeffaflığı artırmak ve hukukun üstünlüğünü geliştirmek için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Ancak, elverişli bir iş ortamı sağlamak ve yatırımcı güvenini yeniden tesis etmek için devam eden çabalar çok önemlidir.
Çözüm
Yüksek enflasyon, cari işlemler açığı, işsizlik, gelir eşitsizliği ve yönetişim sorunları önemli engeller oluşturmaktadır. Hükümet, bu zorlukların üstesinden gelmek için değişen derecelerde başarı ile çeşitli önlemler ve reformlar uygulamıştır. Bir miktar ilerleme kaydedilmiş olmakla birlikte, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasının önündeki engellerin aşılması için bu çabaların sürdürülmesi ve derinleştirilmesi elzemdir. Makroekonomik istikrara, yapısal reformlara, işgücü piyasası iyileştirmelerine ve kapsayıcı politikalara yönelik devam eden taahhüt, ulus için dirençli ve müreffeh bir ekonomiyi geliştirmenin anahtarı olacaktır.
3-) Erdoğan’ın Türkiye’nin ekonomik politikasına ne olacaktır?
Türkiye, dinamik demografik yapısı, stratejik konumu ve çeşitli sektörleriyle Orta Doğu ve Avrupa arasında önemli bir ekonomik güç olmuştur. Ancak, küresel ekonomik gelişmeler, iç dinamikler ve siyasi olaylar gibi faktörler, Türkiye’nin ekonomik politikalarını etkilemektedir. Bu makalede, Türkiye’nin gelecekteki ekonomi politikası hakkında yönelimleri ele alınmıştır. Özellikle pandemi nedeniyle küresel olaylar, Türk ekonomisi üzerinde önemli etkiler oluşturulmuştur. İşsizlik oranları artarken enflasyon ve cari açık da büyümüştür. Buna rağmen hükümet, bu sorunların çözülmesine yönelik tedbirler almaya devam etmektedir.
Yerli Otomobil Teşviki İçin İthalat Vergileri Artırıldı
İlk olarak ihracatın artması için teşvik önlemleri almakta ve ithalatta sıkılaştırıcı tedbirler uygulamaktadır. Bu sayede cari açığın azaltılması amaçlanmaktadır. Ayrıca kamu maliyesinde reformlar gerçekleştirilerek şeffaflığı arttırmak hedeflenmektedir.
Yerli Savunma Sanayii Geliştirilerek İthalat Azaltılmaya Çalışıldı
Hükümet ayrıca iş dünyası için rekabet koşullarını iyileştirmeye odaklanarak yapısal reformları hayata geçirmekte ve özelleştirme programlarına devam etmektedir. Vatandaşların satın alma gücünü koruyacak tedbirler de alınmakta olup son dönemde asgari ücrette yapılan zam bunlardan biridir.
Enflasyon Karşısında Halkın Alım Gücünü Dengelemek İçin Asgari Ücret Artırıldı
Türkiye hükümeti yabancı yatırım çekmek amacıyla da çalışmalar yapmakta ve uluslararası piyasalardaki gelişmeleri yakından takip etmektedir. Bu sayede Türk ekonomisi için yeni iş fırsatları oluşturulması amaçlanmaktadır. Bu durumda hükümetin esnekliği koruması ve uygun müdahaleleri zamanında yapması oldukça önemlidir. Sonuç olarak, Türkiye’nin ekonomi politikası gelecekte belirsizlikler barındırmasına rağmen hükümet pandemi sonrasında ülkenin büyümesine odaklanarak tedbirler almaya devam edecektir. Hedef ise Türkiye’yi istikrarlı bir büyüme patikasına sokmak ve vatandaşların refahını arttırmaktır.
Makroekonomik İstikrarın Korunması:
Türkiye’nin gelecekteki ekonomi politikası, makroekonomik istikrarın korunması üzerinde odaklanacaktır. Merkez Bankası’nın bağımsızlığının korunması ve etkin bir para politikasının sürdürülmesi, enflasyonun kontrol altına alınmasında ve fiyat istikrarının sağlanmasında kritik bir rol oynayacaktır. Hükümetin bütçe disiplinini sürdürerek mali dengeyi koruması, borç sürdürülebilirliğini sağlaması ve dış dengenin iyileştirilmesi de önemli politika hedefleri arasında yer alacaktır.
2023 Enflasyon Oranları
Yapısal Reformların Devamı:
Türkiye’nin gelecekteki ekonomi politikası, yapısal reformları devam ettirme çabalarını içerecektir. İş gücü piyasasının esnekliğini artırmak, eğitim sisteminin iyileştirilmesi, vergi reformu, rekabet politikasının güçlendirilmesi ve altyapı yatırımları gibi alanlarda reformlar öncelikli olacaktır. İş gücü piyasasında daha esneklik sağlayan reformlar, istihdamın artırılmasına ve işsizlik sorununun azaltılmasına yardımcı olabilir. Eğitim sisteminin geliştirilmesi, insan sermayesinin artırılmasına ve işgücünün verimliliğinin yükseltilmesine katkı sağlayabilir. Vergi reformu ve rekabet politikasının güçlendirilmesi, iş dünyasının rekabet edebilirliğini artırabilir. Altyapı yatırımları ise ekonomik büyümeyi desteklemek ve üretim kapasitesini artırmak için önemlidir.
İhracatın Çeşitlendirilmesi ve Ticaretin Artırılması:
Türkiye’nin gelecekteki ekonomi politikası, ihracatın çeşitlendirilmesi ve ticaretin artırılması üzerinde odaklanacaktır. Yeni pazarlara erişimin kolaylaştırılması, ihracatçılara destek sağlanması ve rekabetçi sektörlere odaklanma gibi politikalar izlenebilir. Özellikle yüksek katma değerli ürünlerin ihracatının artırılması, Türkiye’nin rekabet gücünü yükseltmeye ve dış ticaret dengesini iyileştirmeye yardımcı olabilir. Ticaret anlaşmalarının genişletilmesi, ticari engellerin azaltılması ve ihracatçıların uluslararası pazarlara girişlerinin kolaylaştırılması da ihracatın çeşitlendirilmesine katkı sağlayacaktır.
Yatırım Ortamının İyileştirilmesi:
Türkiye’nin gelecekteki ekonomi politikası, yerli ve yabancı yatırımları çekmek için yatırım ortamının iyileştirilmesine odaklanacaktır. Bürokrasinin azaltılması, yatırımların kolaylaştırılması, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ve şeffaflığın artırılması gibi faktörler, yatırımları teşvik edecek politikalar arasında yer alacaktır. Yabancı yatırımcılara sağlanacak teşvikler, stratejik sektörlere yatırım yapmalarının teşvik edilmesi ve iş dünyasıyla işbirliğinin artırılması da önemli politika adımları olacaktır. Ayrıca, sürdürülebilir ve çevre dostu yatırımlara odaklanma da gelecekteki politikaların bir parçası olabilir.
Türkiye’nin gelecekteki ekonomi politikası,
- yapısal reformların devamı,
- ihracatın çeşitlendirilmesi,
- yatırım ortamının iyileştirilmesi
- ticaretin artırılması üzerine odaklanacaktır.
Ancak, bu politikaların uygulanması ve etkin bir şekilde hayata geçirilmesi için siyasi istikrar faktörlerini de gözetecektir.
4-) Türkiye hükümeti yabancı yatırımları çekmek için neler yapacaktır?
Küreselleşen dünyada, ülkeler yabancı yatırımları çekmek için rekabetçi politikalar izlemektedir. Türkiye, stratejik konumu, genç ve dinamik nüfusu, gelişmiş altyapısı ve çeşitli sektörleriyle yabancı yatırımcılar için cazip bir destinasyon olmayı hedeflemektedir. Bu makalede, Türkiye’nin yabancı yatırımları çekmek için izlediği politikaların yönelimleri ve etkileri ele alınacak.
Türkiye’den Ev Alana Vatandaşlık Bedava
Yatırım Teşvikleri:
Türkiye hükümeti, yabancı yatırımları teşvik etmek için çeşitli teşvikler sağlamaktadır. Yabancı yatırımcılara vergi indirimleri, gümrük muafiyetleri, faiz indirimleri, kâr transferi kolaylıkları gibi teşvikler sunulmaktadır. Ayrıca, stratejik sektörlere yapılan yatırımlara özel teşvikler ve destekler de sağlanmaktadır. Bu teşvikler, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisini artırarak yatırımların çekilmesine katkı sağlamaktadır.
Altyapı Geliştirme:
Türkiye, altyapı geliştirmeye yönelik önemli adımlar atmaktadır. Hükümet, havaalanları, limanlar, otoyollar, demiryolları gibi altyapı projelerine yatırım yaparak ülkenin ulaşım ağını ve lojistik kapasitesini güçlendirmektedir. İyi bir altyapıya sahip bölgeler, yabancı yatırımcılar için çekici bir faktördür çünkü iş yapma süreçlerini kolaylaştırır ve maliyetleri düşürür. Türkiye’nin altyapı geliştirme çalışmaları, yabancı yatırımcıların ülkeye olan güvenini artırarak yatırımları teşvik eder.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü
İstanbul Yeni Havalimanı
Bürokrasinin Azaltılması ve Düzenlemelerin İyileştirilmesi:
Türkiye, bürokrasinin azaltılması ve iş yapma kolaylığının artırılması için çeşitli reformlar gerçekleştirmektedir. Yabancı yatırımcıların şirket kurulumu, izin ve lisans alma süreçlerinde kolaylıklar sağlanması, belgelerin elektronik ortamda sunulması gibi adımlar atılmaktadır. Ayrıca, hızlı ve şeffaf bir yargı sistemiyle yatırımcılara güvence verilmesi de önemli bir politika adımıdır. Bu önlemler, yabancı yatırımcıların Türkiye’de iş yapma süreçlerini kolaylaştırır ve güvenlerini artırır.
e-Devlet Üzerinden Birçok Bürokrasi İşlemi Gerçekleşmektedir
İstikrarlı Siyasi Ortam:
Yabancı yatırımcılar, istikrarlı bir siyasi ortamın olduğu ülkelere yatırım yapmayı tercih ederler. Türkiye hükümeti, güçlü kurumlar, bağımsız yargı sistemi ve hukukun üstünlüğünü koruma politikalarıyla siyasi istikrarı sağlamaya çalışmaktadır. Ayrıca, uluslararası hukuka saygı gösterme ve yabancı yatırımcıların haklarını koruma konusunda taahhütlerde bulunmaktadır. Bu politikalar, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan güvenini artırarak yatırımları teşvik eder.
Özetle; Türkiye’nin yabancı yatırımları çekme politikaları, yatırım teşvikleri, altyapı geliştirme, bürokrasinin azaltılması ve düzenlemelerin iyileştirilmesi, istikrarlı siyasi ortam gibi faktörlere odaklanmaktadır. Bu politikalar, Türkiye’nin yabancı yatırımları çekme potansiyelini artırarak ekonomik büyümeyi desteklemeyi hedeflemektedir. Ancak, politikaların etkin bir şekilde uygulanması ve sürdürülmesi için siyasi istikrarın korunması, kurumsal yapıların güçlendirilmesi ve dış şoklara karşı dayanıklılığın sağlanması önemlidir. Yabancı yatırımları etkileyen birçok faktör olduğundan, politikaların sürekli olarak gözden geçirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir.
5-) Yabancı işadamlarının Türkiye’ye yatırım yapmaları için hangi alanlar iyi bir seçim olacaktır?
Türkiye hem 85 milyona dayanan nüfusu hem de genç ve kaliteli iş gücü sayesinde yatırım yapmak için tercih edilen bir ülkedir. Üstelik yabancı yatırımcılara sağlanan teşvikler, vergi indirimleri, ücretsiz arazi tahsisleri gibi kolaylıklar nedeniyle Türkiye’de yatırım yapmayı cazip kılmaktadır.
1. ALTYAPI
Türkiye’nin gelişen ekonomisi ulaşım, sağlık ve enerji dâhil olmak üzere birçok farklı sektörde önemli yatırım fırsatları sunmaktadır. 1986 ile 2022 yılları arasında toplam 184 milyar ABD doları bedelle 262 adet Kamu-Özel Sektör İşbirliği projesinin sözleşmesi imzalanmıştır. İmzalanan projelerin yarıdan fazlasının son on yılda finansal kapanışa ulaşmış olması, Türkiye’nin altyapı alanında artan tecrübesini en iyi şekilde ortaya koymaktadır. 2002-2021 yılları arasında Türkiye ekonomisinin yıllık Gayri safi yurt içi hasıla artışı %5,4 gibi güçlü bir oranda seyretmesi, Türkiye’nin artan uluslararası ticaret hacmi ve stratejik konumu, ülkeyi altyapısını geliştirmeye sevk etmesi, Türkiye, kamu-özel sektör işbirliği yatırımları için yap-işlet, yap-işlet-devret ve işletme haklarının devri gibi modellerin kullanımına olanak sağlayan elverişli bir yatırım mevzuatına sahip olması, Türk hükümeti, proje geliştirme sürecini hızlandırmak için çeşitli türlerde destek ve teşvikler sunması Türkiye’de altyapı yatırımı yapmak için güçlü nedenler arasındadır.
2. BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ
Türkiye son bir kaç yıldır teknoloji bazlı araştırma ve geliştirmeye büyük önem vermeye başladı. Türkiye’deki bir çok üniversitenin teknoloji merkezleri ver ve yatırımcıların bu alanlarda teknolojiye yönelik yatırım yapmalarına büyük kolaylıklar sağlanıyor. Türkiye tarafından, Bilgi ve İletişim Teknolojileri sektörü öncelik verilen bir sektör olarak kabul edilirken, bu alandaki yatırımlara ve projelere teşvik etmek için çeşitli girişimlerde bulunulmaktadır. Bunun en büyük göstergesi, 2008 yılında uygulamaya alınan ve 2016 yılında revize edilerek desteklenen Ar-Ge alanlarını belirleyen ve bir teşvik paketi getiren Ar-Ge Kanunu’dur. Bu paket, KDV muafiyeti, kurumlar vergisi muafiyeti, sosyal güvenlik prim desteği gibi birçok teşvik içermektedir. Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü AB, Kuzey Afrika ile Asya ve Kuzey Amerika, Orta Doğu bölgelerine yapılan 1 milyar ABD dolarını aşan ihracat sayesinde ekonominin kayda değer bir parçası haline gelmiştir. Donanım, yazılım, ekipman ve hizmet kategorilerini içeren bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründe Türkiye’nin yaptığı ihracatın %80’den fazlası ülkenin en çok ihracat yaptığı bölge olan AB ile gerçekleşmektedir.
Türkiye, özellikle yazılım geliştirme, biyoteknoloji ve nanoteknoloji, elektronik gibi alanlarda yatırım yapmak isteyen kişiler için oldukça cazip bir ülke konumunda. Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren pek çok yerli ve yabancı şirket olmasına karşın hala bu alanda büyük fırsatlar ve büyük açıklar olduğunu belirtmek gerekir.
3. OTOMOTİV
Dünyanın en büyük yatırımlarının gerçekleştiği sektörlerden birisi de Otomotiv sektörüdür. Otomotiv sanayisinde dünya küresel ölçekte üretim genel olarak ticari araç ve otomotiv olarak sınıflandırılmaktadır. Yapılan üretimin büyük çoğunluğunu kamyonetler ve otomobillerden oluşan hafif araçlar sınıfı oluşturmaktadır. Üretim adetleri otomobil sınıfına göre nispeten az olan diğer araç sınıfları (otobüs, minibüs, midibüs, kamyon, çekici vb.) ise istatistiklerde ticari araçlar olarak anılmaktadır.
Otomotiv endüstrisinin temelleri Türkiye’de 1960’lı yılların başına dayanmaktadır. Sanayileşme döneminden geçen ve hızlı bir ilerleme bu önemli sektör, geniş üretim kapasitesine ve montaj ağırlıklı ortaklıklardan tasarım yeteneğine sahip tam kapsamlı bir endüstriye dönüşmüştür. Türkiye’de, orijinal parça üreticileri, 2003 yılından bu yana faaliyetlerine 16 milyar doların üzerinde yatırım yapmıştır. Söz konusu yatırımlar, şirketlerin üretim kapasitesini önemli ölçüde arttırarak uluslararası küresel değer zincirinde Türkiye’nin önemli bir yer edinmesini sağlamıştır. Uluslararası kalite ve güvenlik standartlarını karşılayan, hatta bu standartların ötesine geçen günümüz otomotiv endüstrisi, katma değerli üretim anlayışı sayesinde son derece rekabetçi ve etkin bir konumda bulunmaktadır.Türkiye, ekonomisini küresel değer zinciriyle bütünleştirmede önemli bir ekonomik itici güç olan otomotiv sektörünü dönüştürme taahhüdü ve ekonomik bir güç merkezi haline gelme vizyonu doğrultusunda ülkenin otomotiv sektöründe uzun yıllara dayalı birikiminden aldığı güçle, yerli kaynaklarla geliştirdiği “doğuştan elektrikli” aracı tanıtmıştır.
Türkiye’deki araç üretimi 2002 yılında 300.000’lerde iken 2021 yılında 1,3 milyonun üzerine çıkarak neredeyse beş kat artmıştır. Bu artış, söz konusu dönemde yaklaşık %6’lık yıllık bileşik büyüme oranı gerçekleştiğini göstermektedir.
Otomotiv sektörünün kaydettiği bu önemli büyüme, Türkiye’nin 2021 yılı sonu itibarıyla dünyanın en büyük 14., Avrupa’nın ise en büyük 4. otomotiv üreticisi konumuna yükselmesini sağlamıştır.
Türkiye, özellikle ticari araç üretiminde, bir mükemmellik merkezi haline gelmiştir. Türkiye, 2021 yılı sonu itibarıyla Avrupa’nın ikinci en büyük ticari araç üreticisi olmuştur.
Eşsiz bir üretim merkezi olarak kendisini kanıtlayan Türkiye otomotiv endüstrisi, artık Ar-Ge, tasarım ve markalaşma kapasitelerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Türkiye’de 2022 yılı itibarıyla otomotiv tedarikçilerine/üreticilerine ait 191 tasarım ve Ar-Ge merkezi faaliyet göstermektedir.
Türkiye çok sayıda küresel tedarikçiye ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’yi üretim üssü olarak kullanan 250’yi aşkın küresel tedarikçi bulunmaktadır ve bunların 30’u en büyük 50 küresel tedarikçi arasında yer almaktadır.Otomotiv üreticileri, ihracat için bir üretim üssü olarak giderek daha fazla oranda Türkiye’yi tercih etmektedir. Türkiye’deki araç üretiminin 2021 yılında yaklaşık %74’ünün uluslararası pazarlara yönelik olması bu durumun bir göstergesidir. Türkiye’den aynı dönemde, uluslararası pazarlara 970.000’den fazla araç ihraç edilmiştir. Aynı zamanda, Türkiye yaklaşık 10 yıldır Avrupa’ya en fazla araç ihraç eden ülke konumundadır.
4. SAVUNMA VE HAVACILIK
Türkiye savunmaya en yüksek harcama yapan ülkelerden biridir. Türkiye, 2019 yılında 20 milyar ABD dolarının üzerindeki savunma harcaması ile dünyanın en büyük savunma bütçeleri arasında 16. sırada yer almıştır. Savunma sanayiinin iş hacmi son on yılda üç katın üzerinde artışla 2019 yılında 10,9 milyar dolara ulaşmıştır. Türk havacılık ve savunma sektöründe son 10 yılda gerçekleşen gelişmeye paralel olarak, Türk şirketleri için uluslararası iş birliği fırsatları ve ihracatta artmıştır. Sektörün 2007 yılında 600 milyon doları olan ihracatı 2019 yılında 3 milyar doların üzerine çıkmıştır. Gelişmiş ve nitelikli üretim kapasitesi sayesinde, sektörün aldığı siparişlerin toplam tutarı 2018 yılında 12,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşirken 2019 yılında bu rakam 10,67 milyar dolar olmuştur. Bununla birlikte, 2002 yılında yaklaşık 5,5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken gelinen noktada yaklaşık 10 katlık bir artış ile 55,8 milyar dolar proje hacmine ulaşılmıştır. İhale süreci devam eden projeler de göz önüne alındığında, bu miktarın 60 milyar doların üzerinde olacağı değerlendirilmektedir.
Yıllar içinde sivil havacılık iş kolu için de Türkiye ideal bir ortam haline gelmiştir. Hava yolu şirketlerinin 2004 yılında 34 milyon olan yolcu sayısı, 2019 yılında 108,4 milyon uluslararası yolcu dahil olmak üzere 208,9 milyona yükselmiştir. Hava yolu filo büyüklüğü, 2003 ve 2018 yılları arasında 162’den 515’e çıkarken bu rakam 2019 yılında 546 olmuştur. Toplam sivil uçak sayısı da 2004-2018 yılları arasında 626’dan 1.404’e yükselirken, bu rakam 2020 yılı itibarıyla 1.501’e yükselmiştir. Aynı dönemde sivil havacılık iş hacmi 2,2 milyar dolardan 2019 yılı itibarıyla yaklaşık 19,5 milyar dolara çıkmıştır. Sivil havacılık alanında Türkiye, bir merkez olma konusunda kararlıdır. İstanbul’da inşa edilen yeni havalimanı, yılda 200 milyon yolcu kapasitesi ve yaklaşık 350 destinasyona yapılan uçuşlarla dünyanın en büyük havalimanlarındandır.
SIPRI verilerine göre, şu anda en fazla savunma sanayii ürünü satan ülkeler arasında Türkiye, 2020’de 14, 2021’de ise 11. sıraya yükseldi. 2021’de Türkiye 380 milyon dolarlık savunma sanayi ürünü teslim etti.
Türkiye, savunma ve havacılık sektöründe 2022’de rekor seviyelere ulaşmanın işaretlerini yılın 8. Ayı itibariyle toplam sektör ihracatı önceki yılın aynı dönemine göre %42,2 artışla 2 milyar 636 milyon dolara ulaşarak verdi. İhracat artışı tüm zamanların rekoruna ulaşarak Ağustos ayında yıllık 3 milyar 992 milyon dolara çıktı. Türkiye’nin 2022’de 4 milyar dolar ve üzerinde bir ihracat gerçekleştirmesi olası görünüyor.
5. ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR
Enerji ve doğal kaynaklar sektörü, neredeyse tüm ekonomik faaliyetlerin sorunsuzca yürütülebilmesi bakımından çok önemli bir sektördür. Türkiye’de artan nüfus ve büyüyen ekonomi, enerji ve doğal kaynaklara ihtiyacın gittikçe artmasına neden olmaktadır. Ülkenin artan ihtiyaçlarını karşılamak için, 2019-2023 dönemi için, mevcut kapasitenin, 11. Kalkınma Planı’nda da ifade edildiği üzere özel sektör yatırımlarının artırılarak 2023 yılına kadar 110 GW’a ulaşması beklenmektedir.
Türkiye aynı zamanda, toplamı 17,3 milyar ton olan ve çoğunluğu linyitten oluşan önemli miktarda kömür rezervine sahiptir. Türkiye’de doğal gaz sektörünün de sürekli gelişme kaydettiğini belirtmek gerekir.
Türkiye’nin enerji ve doğal kaynaklar sektörüne büyük önem vermesi de enerji ve doğal kaynaklar alanına yatırım yapacak kişilere sunduğu kapsamlı teşviklerden anlaşılabilir. Türkiye’de hidroelektrik enerji, güneş enerjisi, doğalgaz, rüzgâr enerjisi, jeotermal ve biyoenerji enerji alanlarında yatırımcılara, KDV istisnası, vergi indirimi, gümrük muafiyeti, SGK primi, faiz desteği gibi teşvikler verilmektedir.
6. KİMYA
Türkiye kimya sektörü; Türkiye’nin maliyet avantajı, küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklar, başlıca tüketim pazarlarına coğrafi yakınlığı, inovasyon ve değişen yasal düzenlemeler sayesinde kayda değer bir büyüme yakaladı.
Geride bıraktığımız 10 yılda dünya genelinde kimyasal ürün satışları 2 kattan fazla artmış olup, bu artış büyük oranda kimyasal üretim kapasite artışının yaklaşık %80’ini gerçekleştiren gelişmekte olan ekonomilerden sağlanmıştır.
Türkiye’de de kimyasal ürün satışları, küresel eğilime oldukça benzer bir seyir izlemiştir. Türkiye kimya endüstrisindeki lider markaların yönetim, bölgesel üretim ve ihracat üssü konumundadır. Türkiye, dinamik bir iç pazar ile desteklenen rekabetçi üretim maliyetleri ve güçlü büyüme ile kimya sektöründe faaliyet gösteren şirketler için cazip bir yatırım tercihidir.
Tüketim arasındaki büyük açık, petrokimya ürünlerinde kapasite, yerli ve yabancı yatırımcılara büyük olanaklar sunmaktadır. Türkiye’nin gelişmiş altyapısı ve stratejik konumundan faydalanarak komşu ülkelerde yatırımcıların yararlanabilecekleri cazip fırsatlar da bulunmaktadır.
Türkiye, gelişen ekonomisi, gelişmiş altyapısı, büyük iç pazarı, nitelikli ve rekabetçi iş gücü ve yatırımcı dostu mevzuatı ile kimya sektöründe faaliyet gösteren üreticilerin, dünyanın gelişmekte olan ve gelecek vaat eden ülkelerinden birinde uzun yıllar karlı bir şekilde faaliyet sürdürmelerine olanak sağlamaktadır.
Türkiye 2022’nin ilk çeyreğinde, kimya sektörü ihracatı 7,5 milyar dolar ile bir önceki yılın aynı dönemine göre %40 büyüme gerçekleştirdi.
7. LOJİSTİK VE ULAŞTIRMA
Lojistik, Türkiye’nin en önemli sektörlerinden birisidir. Türkiye’nin kendi lojistik potansiyeli ile birlikte; Karadeniz Bölgesi, Avrupa ve Orta Asya dikkate alındığında, ayrıca Batı ile Doğu arasında değişen ticari dinamikler doğrultusunda yeniden canlanma yolunda olan tarihi İpek Yolu da lojistik pazarı potansiyeline ilave edildiğinde, bu potansiyelin büyüklüğü açıkça görülmektedir. Türkiye, bulunduğu coğrafi konum itibarıyla Avrupa, Afrika, Orta Asya ülkeleri ve Rusya’yı içine alan yaklaşık 7 trilyon doları ticaret hacmine sahip küresel bir pazarın merkezinde yer almaktadır.
Önümüzdeki dönemde, Güney Doğu Asya ve Afrika’daki nüfus artışının dünyanın diğer bölgelerine göre daha hızlı olması, uluslararası ticaretin artması ve bununla birlikte küresel ticaretin ağırlık merkezinin de Asya’ya doğru kayması beklenmektedir.
Artan nüfus ve lojistik ve ticaretin ulaştırma hizmetlerine olan talebi hızlandıracağı ve bu talebin 2050 yılında günümüze oranla yaklaşık iki katına çıkacağı öngörülmektedir.
Türkiye küresel ticaretteki mevcut konumunu daha da ileriye taşımak ve güçlendirmek için ulaştırma ve lojistik sektörlerinde altyapı yatırımlarını artırmakta kararlıdır. Bu yatırımlar, sürdürülebilirlik, kentleşme, çevreye duyarlılık, yeni nesil ulaşım ve büyük pazarlara bağlantı sağlayabilme gibi sektördeki küresel güncel eğilimlerle de uyumlu bir şekilde hayata geçirilmektedir.
Türkiye’nin lojistik sektöründeki orta ve kısa vadeli hedeflerinden bazıları şunlardır:
Ulusal ölçekte lojistik merkezleri sayısının artırılması ve bu merkezlerde etkin işletme yönetiminin benimsenmesi
Lojistik Performans Endeksi sıralamasında ilk 10 ülke arasında yer almak
Kuru liman sisteminin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
Türkiye’nin orta koridorda lojistik bir üs konumuna gelmesi
Dijital dönüşümün desteklenmesi
Gümrük kontrol süreçlerinin hızlandırılması ve etkinliğinin artırılması
Türkiye, orta ve kısa vadeli bu hedefleri ile birlikte, yüksek katma değerli üretim yapma, ekonomik büyüme, ihracat odaklı yaklaşımlar sağlama, bunlarla birlikte, sürdürülebilirlik, bütünsellik, güven tahsis etme ve verimlilik ilkeleri ile örtüşen ulaştırma ve lojistik sistemlerinin geliştirilmesi ile küresel ölçekte öncü ve bölgesinde lider ülke olma amaçlarını da sürdürmektedir.
8. MAKİNE
Türkiye’de makine imalatı, ekonominin büyümesine katkı sağlayan önemli sektörlerden biri olmaya devam etmektedir. Sektör özellikle ara ürün üretme kapasitesi ve kimyasal, otomotiv, inşaat, tekstil, enerji, tarım ve madencilik gibi önemli sektörlere girdi sağlaması sayesinde Türkiye’deki imalat sanayinin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye makine imalatı sektörü, yoğun Ar-Ge çalışmaları ve yüksek katma değer oluşturması itibarıyla öne çıkmaktadır.
Türkiye’nin uygun girdi maliyetleri ve güçlü olanakları, makine sektöründeki rekabet gücünü sağlamaktadır. Girdi maliyetleri; rekabetçi iş gücü maliyetleri, güvenilir enerji kaynakları ve makul fiyatlı ile ülkenin jeostratejik konumuna dayalı lojistik avantajları içermektedir. Olanaklar arasında ise nitelikli iş gücü, inovasyon odaklı altyapı, cazip yatırım teşvikleri, güçlü tedarik tabanı ve yerel kümeler bulunmaktadır.
Türkiye’de makine sektöründe gelişmiş mühendislik becerileri ve yeniliklere çabuk uyum sağlama, kalite bilinci, uzmanlaşmış, yüksek vasıflı, orta ve üst düzey yöneticiler, genç işgücü, tesisleşme, gelişmiş yan sanayi e sektörün örgütlenme düzeyi yüksekliği gibi avantajları bulunmaktadır. Türkiye makine sektöründe daha yüksek teknolojiye sahip bir makine sanayi yaratmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin diğer hedefleri ise yurtdışı pazarları ile bütünleşmek ve edineceği partnerlerle işbirlikleri oluşturmak ve 2023 yılında 500 milyar dolar hedeflenen toplam ihracat içerisinde 100 milyar dolar makine ihracatı gerçekleştirerek dünyada ilk 5 makine ihracatçısı ülke arasına girmektir.
Türkiye’nin toplam ihracatı içinde % 9 olan makine payını makine sektöründe söz sahibi olan ülkelerde olduğu gibi % 20’ye çıkarmaktır.
Türkiye makine sektörüne ait bazı önemli veriler ve rakamlar şu şekildedir:
Türkiye makine sektörü 2020 yılında gelirini dört katına çıkararak 21 milyar dolara ulaştırmış ve iş gücünü ikiye katlayarak 244.000’e çıkarmıştır.
Küresel ihracat iki katına çıkarken, Türkiye’nin ihracatı son 19 yılda on kat artarak 2020 yılında 18,5 milyar dolara ulaşmıştır.
Sektördeki ihracat/ithalat oranı 2003 yılı itibarıyla %30’dan %60’a yükselirken, pazarın sürekli büyüme kaydederek ithalata daha az bağımlı hale geldiğini göstermiştir.
Türkiye’nin toplam ihracatındaki %10’luk payıyla ülkenin en büyük 4. ihracat endüstrisi olan makine ürünleri 200’ün üzerinde ülkeye ihraç edilmektedir. İhraç edilen makine ürünlerinin %60’ı çoğunlukla Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya dâhil olmak üzere AB ülkeleri ve ABD’ye gönderilmektedir.
Makine sektörünün toplam ithalatı, 2020 yılında 28 milyar doları aşarak iç piyasadan gelen güçlü talebi ortaya koymuştur.
Türkiye’nin tarım makineleri pazarı 2019 yılında 1,1 milyar dolara ulaşmıştır.
Türkiye’nin inşaat makineleri pazarı 2019 yılında 626 milyon dolara yükselmiştir.
Türkiye’nin ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme sektörü 4,7 milyar dolara erişen toplam ihracat değeriyle güçlü bir endüstriyel merkez olarak öne çıkmaktadır. Sektör aynı zamanda kazanlar, panel radyatörler ve klima santralleri (AHU) için Avrupa’nın üretim üssü olarak da işlev görmektedir.
Türkiye’nin kaldırma ve taşıma ekipmanları pazarı 2019 yılında 1,7 milyar dolara ulaşmıştır.
Bu sektörler, Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı işadamları için en umut verici alanlardan bazılarını temsil etmektedir. Sonuç olarak Türkiye, çeşitli sektörlere yatırım yapmak isteyen yabancı işadamları için birçok fırsat sunmaktadır. Bilgi teknolojisi ve tarımdan enerji ve lojistiğe kadar ülkenin dünyanın her yerinden yatırımcılara sunabileceği bir şey var. Avrupa ile Asya arasındaki elverişli konumu, kalifiye iş gücü ve iş dostu politikalarıyla, bu kadar çok insanın bir sonraki yatırım yeri olarak neden Türkiye’yi seçtiğini görmek kolaydır.
Ek Bilgi:
Aşağıda Türkiye’nin İthalatta En Çok İthal Ettiği Ürünler Listelenmiştir.
Bu Ürünleri İthal Ettiği Yerlere Bakılırsa Türkiye’de yatırım yapmak için avantajlı sektörleri ve alanlar görülebilir
[1] https://tr.euronews.com/2022/05/16/turkiye-dunyan-n-kac-nc-buyuk-ekonomisi-dunya-ekonomisindeki-pay-ne-kadar#:~:text=Uluslararas%C4%B1%20Para%20Fonu’nun%20(IMF,en%20b%C3%BCy%C3%BCk%2021.%20ekonomisi%20oldu.