22 yıl sonra gelen yenilgi, Türkiye’nin rotasını değiştirebilir
31 MART 2024 YEREL SEÇİMLERİ, Türkiye’nin çok partili siyasal yaşamının neredeyse 50 yıllık dönemine damga vuran eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in söylediği “boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” sözünü akla getirdi.
31 Mart 2024 Yerel Seçimleri, 22 yıldır iktidarda bulunan AK Parti’nin kaybettiği ilk seçim oldu. Bu seçim aynı zamanda CHP’nin Bülent Ecevit’in liderliğinde girdiği 1977 seçimlerinden buyana 1. olarak çıktığı ilk seçim.
Yani AK Parti, 22 yılın sonunda ilk kez yenilgi ile tanışırken, CHP 47 yıl sonra ilk kez en büyük siyasi parti konumuna yükseldi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonuçlarının netleşmeye başladığı geç saatlerde yaptığı açıklamada, “dik duracağız, dikleşmeyeceğiz. 31 Mart bizim için dönüm noktası. Bu seçimin galibi demokrasimizdir” diyerek seçim sonuçlarını kabullendiğini ifade etti.
Erdoğan, alınan sonucu da “31 Mart seçimleri 18. seçim imtihanımız oldu. Yerel seçim imtihanından istediğimiz sonucu alamadık. Her olanda bir hayır vardır. Bu gerilemenin sonuçlarına bakacağız” diye değerlendirdi.
Seçim sonucu üzerinde; ekonomik sıkıntıların, özellikle de satın alma gücünü önemli ölçüde kaybeden emekliler başta olmak üzere gelir seviyesi düşük kesimin büyük etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Gıda ürünleri başta olmak üzere temel tüketim maddelerinin fiyatlarındaki yüksek oranlı artışlar, enflasyonun kontrol altına alınamaması, konut fiyatlarının ve kiraların astronomik ölçülerde artması seçmen tercihleri üzerinde bu seçimde etkisini gösterdi.
Ekonomik sıkıntılar ve enflasyon, kuşkusuz ki, çok uzun zamandır Türkiye’nin ve halkın gündemindeydi. Ancak koşullar bu denli ağırlaşmamıştı.
Erdoğan ve AK Parti tarafından seçimin odak noktası olarak görülen İstanbul’da yaklaşık yüzde 10’luk fark oluşması, bunun yanı sıra Türkiye’nin büyük kentleri olan İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Antalya, Mersin ve Manisa’nın kaybedilmesi AK Parti’nin aldığı seçim yenilgisini ağırlaştırdı.
Özellikle “kale” olarak görülen Bursa’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin kaybedilmesi seçimin sürpriz gelişmelerinden biri. Ayrıca, CHP’nin, Balıkesir’de 1950’den bu yana ilk kez seçim kazanması da dikkat çeken gelişme oldu.
En büyük 10 şehir arasında sadece Konya ve Gaziantep’te varlığını sürdürebilen AKP için, aslında bu yenilginin ekonomiyi kontrol noktasında da büyük etkisi olacaktır. CHP’li belediyeler Türkiye nüfusunun yüzde 64’ünü, ekonomik büyüklüğünün yüzde 80’ini temsil eden kentleri yönetecek.
Bu durum, sanayi ve ticaret üzerinde ve bu alandaki aktörler üzerinde hâkimiyetin önemli ölçüde kaybedilmesi anlamına geliyor. Aynı zamanda Türkiye nüfusunun yüzde 64’ünün CHP’li belediyeler tarafından yönetilecek olması da bir sonraki seçimde seçmene dokunma noktasında da AK Parti’yi zorlayacak.
Özetle; 31 Mart 2024 yerel yönetim seçimleri, AK Parti ve Erdoğan için ağır sonuçlar doğuracak.
Önce, kesin olmayan seçim sonuçlarını masaya yatıralım. Sonrasında da yerel seçim sonuçlarının; ekonomi ve politika cephesinde Türkiye üzerindeki etkisini, seçimin AK Parti’yi nasıl etkileyeceğini, Erdoğan sonrası süreci nasıl biçimlendireceğini tartışalım.
Seçmen ve seçime katılım
Türkiye’de 61 milyondan fazla seçmen var. Seçmenler 31 Mart 2024 tarihinde 5 yıl boyunca görev yapacak yerel yöneticileri seçmek için sandık başına gitti ve yaklaşık 207 bin sandıkta oy kullandı.
Seçimlere katılım oranı yüzde 72,37 oldu. Bu oran, özellikle demokrasinin beşiği Avrupa ülkelerindeki seçime katılım oranıyla karşılaştırıldığında oldukça yüksek.
Bu seçimler sonucunda, 81 il, 973 ilçe ve 390 belde belediye başkanı ile 50 bin 336 muhtar belirlendi.
Partilerin aldıkları oy oranları ve kazandıkları belediye başkanlıkları
Seçimlerde partilerin aldıkları oy oranları (yüzde), resmi olmayan sonuçlara göre şöyle oldu:
CHP: 37,64
AK Parti: 35,57
YRP: 6,10
DEM: 5,60
MHP: 4,90
İYİ Parti: 3,80
Zafer: 1,50
SP: 1,10
Seçim sonucunda CHP 15’i büyükşehir olmak üzere 35 il belediye başkanlığı kazandı. Partilerin kazandıkları il belediye başkanlığı sayıları da yine kesin olmayan sonuçlara göre şöyle:
CHP 35
AK Parti 24
DEP Parti 10
MHP 8
YRP 2
İYİ Parti 1
BBP 1
AK Parti ve CHP oylarındaki değişimin nedenleri ve kaynakları
Seçimin dikkat çeken sonuçlarından biri, seçmenlerin partiler tarafından çatıda sağlanamayan ittifakı tabanda sağlamaları oldu.
CHP’li adaylar, DEM Parti ve İYİ Parti başta olmak, önceki seçimde Millet ittifakı adı altında bir arada bulunan partilerin seçmenleri tarafından desteklenmiş gibi görünüyor.
CHP’nin aldığı yaklaşık yüzde 38 oyun an azından bir bölümünün öteki muhalif partilerin tabanından geldiği anlaşılıyor.
AK Parti’deki erime de önemli ölçüde Yeniden Refah Partisi’ne (YRP) seçmen kaymasından kaynaklandı. Birçok ilde YRP’nin, AK Parti’nin önceki seçimlerde aldığı oy oranı ile bu seçimde aldığı oyun eksilen farkı kadar (yaklaşık) oy aldığı görülüyor.
YRP, bazı il ve ilçe belediye başkanlığı seçiminde AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın doğrudan rakibi oldu. YRP bu seçimde, Şanlıurfa ve Yozgat belediye başkanlıklarını Cumhur İttifakı’nın elinde aldı.
Deprem bölgesinde durum
Seçim sonuçlarını domine edecek konulardan birinin Kahramanmaraş-Hatay merkezli olarak gerçekleşen deprem olacağı konuşuluyordu. Ancak bölgede “deprem kaynaklı” çok önemli bir değişim yaşanmadı.
Deprem afet bölgesi olarak ilan edilen 10 ilin belediye başkanlıklarının 5’ini AK Parti, 3’ünü CHP, 1’ini DEM Parti, 1’ini de YRP kazandı.
Depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş’ta seçimi yine AKP aldı. Şanlıurfa’da Belediye Başkanlığı AKP’den YRP’ye, Adıyaman’da da AKP’den CHP’ye geçti.
Hatay’da ise sayım sonuçları, bu yazıyı hazırladığımız saatlerde CHP ile AKP arasında başa baş gidiyordu.
Kahramanmaraş’ta belediyenin AKP’de kalması, Adıyaman’da aday eksenli gündem sonucu başkanlığın el değiştirmesi, deprem faktörünün belirleyici olmadığını gösteriyor. Şanlıurfa’da ise bölgenin yapısından kaynaklanan özel bir durum var. Öteki güneydoğu kentleri gibi Şanlıurfa’da da ağalar, cemaatler ve tarikatlar seçim sonucu üzerinde büyük etkiye sahip. Başkanlığın AKP’den YRP’ye geçmesinin bu dinamiklerin etkisi üzerine gerçekleştiği konuşuluyor.
Demokrasinin en önemli adımları yerel seçimle atıldı
Bu vesileyle, yerel seçimlerin tarihi gelişimi üzerinde de durmakta yarar var. Zira, Türk demokrasisi açısından en önemli tarihi gelişme bir yerel seçimle hayata geçti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yerel seçimleri 1930 yılının Eylül ve Ekim aylarında gerçekleştirildi. Bu seçim aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki hem ilk çok partili seçimi, ham de kadınların seçme ve seçilme hakkını kullandığı ilk seçim oldu.
Belediyeler Yasası’nın 4 Nisan 1930 tarihinde yürürlüğe girmesinin ardından yapılan seçime bugün kısa adı CHP olan Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) ve yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) katıldı.
Bu seçimlerde belediye başkanları, belediye meclis üyeleri arasından ve meclis üyeleri tarafından iki kademeli olarak seçildi. Bu seçimlerin önemli bir özelliği de kadınların da ilk kez seçme ve seçilme hakkını kullanmasıydı.
Seçimlerde kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın 18 yaşını tamamlamış olan tüm vatandaşların seçme, 25 yaşını tamamlayanların ise seçilme hakkına sahip olması kanunla birlikte gerçekleşti.
1961 Anayasası ile birlikte, belediye başkanları halk tarafından doğrudan seçilmeye başladı.
31 Mart 2024 Yerel Seçimleri, 20. yerel seçim olarak gerçekleşti. CHP, mevcut siyasi partiler içinde yerel seçimlere en çok katılan parti. CHP, 12 Eylül 1980’deki askeri darbe sonrası kapatılmıştı ve bu nedenle iki seçime katılamadı.
Türk siyasi tarihinin son 22 yılına Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak damga vuran Recep Tayyip Erdoğan, bir belediye başkanlığı seçimi ile siyasi kariyerindeki ilk büyük adımı atmıştı. Erdoğan, 27 Mart 1994 tarihinde yapılan yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildi.
Perşembenin gelişi çarşambadan belli…
Yerel seçimlerin, milletvekili genel seçimlerinden çok farklı yanları var. Bunların başında da her belediye başkanlığı seçiminin bir tür başkanlık seçimi gibi olmasıdır.
Bu durum, siyasi partilerin taraftarları, sempatizanları, hatta üyelerini bile seçimde kazanma olasılığı bulunan başka partinin adayına oy vermeye yönlendiriyor.
Nitekim bu seçimde CHP ve AK Parti dışındaki partilerin aldıkları oy oranlarının çok düşük olmasının temel nedeni bu. Küçük partilerin seçmenleri, yaklaşık olarak hemen her ilde iki adaylı yarışa dönen seçimlerde bu iki adaydan birine destek veriyorlar.
1999 tarihinde yapılan yerel seçimler öncesinde, dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhalif partilerin ittifak kurmasına öncülük etmişti. İttifaklar, küçük partilerin seçmenlerinin kazanacak adaya yönlenmesini kurumsal hale getiriyor.
1999’da CHP önderliğinde kurulan ittifak, DEM Parti (o dönemde adı HDP) ve İYİ Parti’nin kurumsal desteğini alarak CHP’ye yerel seçim başarısı kazandırmış, İstanbul ve Antalya gibi büyük kentlerin AK Parti’den CHP’ye geçmesini sağlamıştı.
İttifak adı altındaki bu dayanışmanın sonuç getirdiğini gören muhalif seçmen, 31 Mart 2024 seçimlerinde kendi partileri çatıda ittifak yapmasalar da tabanda ittifak gibi hareket ederek CHP’nin tarihi bir seçim başarısına imza atmasını sağladı.
Muhalif seçmenin tabanda ittifak yapmasında ekonomik sorunların da büyük etkisinin olduğu açık.
Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin ittifakı (Millet İttifakı) uyumlu bir çalışma sergileyemedi. Meral Akşener’in ittifaktan ayrılıp geri dönmesi gibi gelişmeler seçim çalışmalarına önemli zarar verdi. Sonuçta, Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. tura taşınsa da nihayetinde kaybedildi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesi, aynı zamanda Millet İttifakı’nın adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi arenadan diskalifiye olması sonucunu doğurdu.
Özgür Özel ile giriştiği CHP’de liderlik yarışını kaybeden Kılıçdaroğlu köşesine çekildi. Özgür Özel ise bazı çevrelerce başlangıçta CHP liderliği için yeterli görülmedi. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “muhatabım değilsin” şeklindeki çıkışı dikkat çekmişti.
Geçen seçim kaybı, belirttiğim gibi Kılıçdaroğlu’nun diskalifiye olmasını sağladı.
Peki, 31 Mart 2024 seçimi, benzer sonuçlar doğurur mu?
Kazananlar, kaybedenler
Önce, kazananları ve kaybedenleri birbirinden ayırmak gerek.
31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nin en büyük kazananı Cumhuriyet Halk Partisi (CHP). CHP, kazandıkları belediye başkanlığı sayısı ve aldığı oy oranı itibariyle 1. parti konumuna yükseldi.
CHP bu seçimde, bir önceki seçime göre kazandığı büyükşehir belediye başkanlığı sayısını 11’den 15’e, il belediye başkanlığı sayısını 10’dan 20’ye, ilçe belediye başkanlığı sayısını da 191’den 337’ye yükseltti. Veriler, CHP’nin belediye başkanlığını her kategoride yaklaşık olarak iki kat artırdığını gösteriyor.
CHP’nin son iki yerel seçim performansı şöyle;
Oy oranı % Büyükşehir İl İlçe Toplam
2019-2024 2019-2024 2019-2024 2019-2024 2019-2024
31,96 – 37,64 11 – 15 10 – 20 191 – 337 212-372
YRP’nin başarısı
CHP’nin ardından en büyük çıkışı Fatih Erbakan’ın liderliğindeki Yeniden Refah Partisi (YRP) yaptı. YRP, seçim öncesi yapılan tahminlerin de ötesine geçerek oyunu yüzde 6’nın üzerine çıkardı. Bunun yanısıra 1’i büyükşehir olmak üzere toplamda 2 il belediye başkanlığı kazandı. Birçok yerde de AK Parti’ye rakip olabileceğini gösterdi.
Küçük partiler kaybetti
Bu iki partinin dışındaki bütün partileri kaybedenler hanesine yazabiliriz. Küçük muhalefet partileri, sözünü ettiğimiz kazanacak partilerin adaylarına yönelme eğilimi dolayısıyla seçmenlerini kaybettiler. Küçük partilerin tamamını kaybedenler arasında yer aldı.
Görece orta büyüklükte parti olarak bilinen DEM, İYİ Parti ve MHP de ciddi düzeyde oy kaybına uğradılar. Öyle ki bu partilerin 31 Mart 2024 yerel seçimlerindeki oyları, 2023’te yapılan milletvekili genel seçiminde aldıkları oyun yarısına bile ulaşamadı.
En büyük kayıp AK Parti’de gerçekleşti.
AK Parti, 2019 yerel seçimlerinde yüzde 44,41 oy almış, 15 büyükşehir, 24 il, 536 da İlçe belediye başkanlığı kazanmıştı. Bu seçimde ise oy oranı yüzde 35,5’e,
AK Parti, 2019 yerel seçimlerinde yüzde 44,41 oy almış, 15 büyükşehir, 24 il, 536 da İlçe belediye başkanlığı kazanmıştı. Bu seçimde ise oy oranı yüzde 35,5’e, büyükşehir belediye başkanlığı sayısı 12’ye, il belediye başkanlığı sayısı 12’ye ilçe belediye başkanlığı sayısı da 356’ya geriledi.
AK Parti’nin son iki yerel seçim performansı şöyle;
Oy oranı % Büyükşehir İl İlçe Toplam
2019-2024 2019-2024 2019-2024 2019-2024 2019-2024
44,41 – 35,57 15 – 12 24 – 12 536 – 356 575 – 380
İktidar partisini bekleyenler…
Bu gelişimeler, yani AKP’deki büyük kayıp ne gibi sonuçlar doğurabilir?
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi, belirttiğimiz gibi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset sahnesi dışına itilmesine yol açtı.
31 Mart 2024 yerel seçimlerindeki ağır yenilgi sonrası gözler kuşkusuz ki Erdoğan’a çevrilecek. Erdoğan seçim gecesi geç saatte yaptığı açıklamada başarısızlık olduğunu belirtti ve yenilgiyi kabullenen bir açıklama yaptı. Açıklaması son derece ılımlı ve siyasi ortamı germekten uzaktı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başına gelenlerin Erdoğan’ın başına gelmeyeceğini kesin bir yargı olarak söyleyebiliriz. Çünkü, Kılıçdaroğlu zaten parti içinde ciddi biçimde eleştiriliyordu ve kendisine karşı parti içi muhalefet oluşmuştu. Kılıçdaroğlu’nun liderliği hem parti içinde hem de kamuoyunda tartışma konusu olmaya başlamıştı.
Erdoğan için böyle bir şey söz konusu değil. Erdoğan partide kesinlikle tek adam durumunda. En küçük bir parti içi muhalefet söz konusu değil. Kamuoyunda da liderliği tartışılmıyor.
Seçim yenilgisi büyük olasılıkla AK Parti içinde bazı hesaplaşmaları beraberinde getirecektir. Ancak bu hesaplaşmadan Erdoğan’ın payına bir eleştiri düşmez. Buna cesaret dahi edebileceklerini sanmıyorum. Partisine tamamen hakim ve kararlı bir görüntü çizen Erdoğan, büyük olasılıkla parti yönetiminde bir kan değişimine gidebilir. Bu değişim hükümette de gerçekleşebilir. Yani seçim başarısızlığının faturası kesilecekse bu Erdoğan olmayacaktır.
Erdoğan’ın ve Hükümetin önündeki sorunlar
Türkiye’nin ekonomik durumu gerçekten tehlike sinyalleri veriyor. İç ve dış borçlar çevrilemez noktaya doğru ilerliyor. Türkiye’nin çok ciddi dış kaynağa ihtiyacı var. Ödemeler dengesi açığı rekor seviyede. Açığı kapamaya, yatırımlar için gereken kaynağı yaratmaya yönelik olarak yeni borç bulunması gerekiyor. Ancak yeniden borçlanmanın yolları da son derece maliyetli.
Avrupa Birliği ile ilişkiler, tarihin en dip noktasında. İlişkiler neredeyse her alanda askıya alınmış durumda. ABD ile ilişkiler ise çok daha kötü ve her iki taraf düşmanca tutum içinde. Daha önce çeşitli nedenlerle rest çekilmiş olan Mısır ve BAE gibi ülkelerle barışmanın yolları aranıyor. Yunanistan’ın ABD ve Avrupa tarafından kollanması Türkiye’nin
ulusal çıkarlarını tehlikeye sokuyor. Ancak Türkiye’nin bu konuda izleyeceği çok fazla da yol kalmadı.
Türkiye, Batı ile barışmak zorunda. AK Parti Hükümeti ve Erdoğan’ın en büyük açmazı da işte bu.
Batı, son dönemde Erdoğan’ı “siyasal İslamcı lider” olarak tanımlıyor. Batı’nın mesafeli yaklaşmasının temel nedenlerinden biri bu, öteki de demokrasi konusunda Batı’ya göre Türkiye’nin sürekli kan kaybetmesi.
Seçim sonrası beklentiler
Seçim sonrasına yönelik olarak kamuoyunda her ürüne yüksek oranlı zam beklentisi var. Enflasyon, halkın temel korkusu haline geldi.
Hükümet, önündeki sorunları çözebilmek için zam silahını kullanır, kaynak sorununu çözebilmek için de yeni vergileri veya vergi oranlarında artışları gündeme getirirse, ülke çok daha büyük sorunlarla yüzleşmek zorunda kalabilir.
Seçimde, “oy vermemek” olarak kendini gösteren tepki, Hükümeti ve Erdoğan’ı istememeye doğru evrilirse Türkiye’yi orta vadede (1-1,5 yıl gibi) yeni bir seçim bekliyor demektir.
Erdoğan ve ekibi bunu görüyor ve değerlendiriyordur. Dolayısıyla ekonomi odaklı, hatta sığınmacı odaklı sorunların çözümünde çok daha hassas olmaları gereken bir döneme giriliyor.
AKP Hükümeti, bu konularda kısmen de olsa iyileşme sağlayamazsa ciddi bir siyasal kriz Türkiye’nin kapısını çalabilir.
Erdoğan sonrası neler olabilir?
Erdoğan’ın sağlık durumu ve parti içinde kazanların kaynayabilecek olması, AK Parti içinde yönetim değişikliği konusunu bile gündeme getirebilir.
Genel kanaat AKP’nin Erdoğan sız yapamayacağı yönünde. Erdoğan, işi hanedanlık gibi görüp yerine oğlunu ya da damadını getirebilir mi? Bu pek mümkün görülmüyor. Parti içinde Erdoğan’ın yerine gelebilir diye konuşulan çok sayıda kişi var. Ama bunların tamamı parti içinde ve kamuoyunda yeterli karşılığı olan kişiler değil.
Örneğin Süleyman Soylu, İbrahim Kalın gibi kişiler üzerinde spekülasyonlar yapılıyor. Ancak ne kadar gerçekçi, tartışılır!
Yolların ayrıldığı siyasetçiler
Erdoğan sonrasının planlanmasında, AK Parti’nin kurucu lider kadrosundaki kişiler devreye girebilir mi sorusu akla gelecektir. Ancak bu da olası görülmüyor. Zira, Erdoğan bu kişilerle köprüleri atmış durumda.
AK Parti’nin kurucu kadrosunun liderliğini bilindiği gibi Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener’den oluşan 4’lü yapmıştı.
Erdoğan üçü ile de yollarını ayırdı.
AK Parti ve Erdoğan, tarikatlar ve cemaatler ile yakın ilişki içinde. Bu gruplar, AK Parti’de lider kadrosunun değişimi gibi bir durum yaşanacak olursa mutlaka konuya dahil olacaklardır. Bu olasılık, işi daha fazla çıkmaza sürükleyebilir.
Erdoğan’ın parti içindeki sarsılmaz dokunulmazlığı, belki de kendisinden sonraki bilinmezliğin büyüklüğü ile besleniyor.
AK Parti’nin Erdoğan sonrası geleceği üzerinde dış faktör olarak Fatih Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi’nin dikkate alınması gerekir. Saadet Partisi de AK Parti tabanı üzerinde az da olsa etki gücüne sahip. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan faktörleri de göz ardı edilmemeli.
Özetle
31 Mart 2024’te yapılan yerel yönetim seçimleri, Türk siyasi tarihinin kırılma noktalarından birisini oluşturdu,
Sonuçlar CHP’yi yaklaşık yarım yüzyıl sonra 1. parti konumuna yükseltirken, AK Parti de çeyrek yüzyıl sonra ilk kez kapsamlı ve yüksek düzeyde bir seçim kaybına uğradı.
Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin en köklü partisi. Cumhuriyet’in kurucu partisi. Bu seçim başarısını serinkanlılıkla karşılaması beklenmeli. Ne var ki, 12 Eylül 1980’deki askeri darbe döneminde kapatılmasının ardında önemli ölçüde rotasından çıkmış olarak yeniden kuruldu.
Kurucu değerlerle ilişkisinin zayıfladığı yönünde eleştiriler var.
Seçim sonuçlarının sağlık siyasal ve sosyal sonuçlara gebe kalabilmesi, AK Parti’nin izleyeceği rota kadar, CHP’nin tutumuna da bağlı.
Seçim sonuçlarının Türkiye’ye sunduğu yeni süreçte, kaybedenlerin de özeleştirilerini yapmaları, yeniden yapılanmaya yönelmeleri demokrasinin selameti açısından önemli.
DEM Parti, siyasal çizgisi, gizli ya da açık ajandası dolayısıyla aynı oy oranları ile siyasi arenada boy göstermeye devam edecektir. Büyüme potansiyeli gösteremez.
Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ise son seçimlerde olduğu gibi bu seçimde de beklenen çıkışı yapamadılar ve büyüme fırsatını kaçırdılar. Bu siyasetçiler bu aşamadan sonra ancak birleşmeler ve ittifaklar yoluyla ayakta kalabilirler.
Bu seçimden Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) kendini göstererek çıktığını belirtmiştik. YRP, AK Parti’nin tabanına oynamaya, büyüme iklimini buralarda aramaya devam edecektir. Bu nedenle belki de geçirgenliğin en fazla olduğu yer AK Parti-YRP ilişkisidir.
AK Parti, kurulduğundan buyana yaklaşık çeyrek yüzyıldır iktidarda. Bu partinin kuruluş serüveni de iktidara gelişi de Demokrat Parti’yi (DP) çağrıştırıyor. DP, bir başka partinin (CHP) içinden çıkan ve partilerine isyan eden 4 kişilik önder kadronun girişimi ile kurulmuştu. AK Parti de bir başka partinin (RP) içinden çıkan, partisine isyan eden 4 kişi tarafından kuruldu.
DP, bir siyasi çizginin, bir akımın adı olduğu gibi, AK Parti de ardılı partiler tarafından taklit edilecek siyasal bir çizgi yarattı. Erdoğan sonrası dönemde içinde bir lider çıkararak yoluna devam edebilir. Edemez ise bu çizgide sayısız partilerin kurulması beklenmelidir.
Türkiye, bu seçimin ardından her halde yeni bir yola girecek. Girdiği yolun çeşitli sıkıntıları beraberinde getireceği endişe kaynağı olmalıdır. Zira ekonomik göstergeler de sosyal göstergeler de dış politikaya ilişkin göstergeler de çokça sorunun giderek büyüdüğüne işaret ediyor.
Erdoğan seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasında, seçimlerin yapıldığını, Türkiye’nin önünde seçimsiz 4 yıllık bir dönem olduğunu belirtti. Bunun değerlendirileceği izlenimi veren bir konuşmaydı.
Ve aynı zamanda erken seçim beklentilerine de yanıt vermiş oldu.
Bu konuşmadan anlaşılıyor ki, Erdoğan ve AK Parti Hükümeti, seçim sonuçlarının analiz edilmesinden sonra gündemine Türkiye’yi alacak. Bir erken seçim olmayacak.