Seçimlerin sonucu ne şekilde belirlenecek? İstanbul – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomik ‘sıkılaştırma’ stratejileri, düşük gelirli vatandaşların hayatlarını zorlaştırdı. Krediye erişimdeki zorluklar, faiz oranlarının yükselmesi ve artan enflasyon, AK Parti hükümetine karşı çalışanlar ve emekliler arasında bir tepki yarattı. Türkiye’de asgari ücretin 17 bin, en düşük emekli aylığının 10 bin lira olduğu bir dönemde, yerel seçimlere gidiliyor.
İstanbul Planlama Ajansı’na göre, en çok merak edilen şehir olan İstanbul’da yaşamanın maliyeti 55 bin lirayı aştı. AK Parti adayı Murat Kurum ile CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun vaatleri arasında günlük yaşam maliyetlerini azaltmaya yönelik adımlar bulunuyor. Peki, ekonomik durum seçim sonuçlarını nasıl etkileyecek? Bu sorunun cevabını Avrasya Araştırma Genel Müdürü Kemal Özkiraz ve Siyaset Bilimci Pınar Uyan Semerci ile ele aldık.
İTTİFAKLAR DAĞILSA DA ‘ZOR EKONOMİ’ CHP’YE YARIYOR Seçmen davranışını etkileyen birçok faktör var. Bunlardan biri de ekonomi. Dar gelirli vatandaşların giderek daha da zor duruma düştüğü Türkiye’de, iktidar partisinin ekonomi politikalarının seçmenler üzerindeki etkisi merak konusu. Kamuoyu araştırmacısı Kemal Özkiraz, ekonominin bu seçimde ‘belirleyici’ olacağını gözlediklerini ifade etti. Özellikle bordrolu çalışanlar ve emeklilerin iktidar partisine tepkili olduğunu belirten Özkiraz, bu tepkinin seçmenleri nereye yönlendireceği hakkında şunları söyledi:
“CHP ve İYİ Parti ittifakının sona erdiği, DEM’in aday gösterdiği ancak CHP’nin elindeki şehirleri koruyabildiği bir durum var. Bu durum neredeyse tüm anketlerde de yansıyor. Sahada da gözlemlenen bir gerçeklik var; dar gelirli milliyetçi muhafazakar seçmenin sandığa gitmeme eğilimi var. Seçmen aslında muhalefetten de şikayetçi. Ancak ekonomi o kadar kötü durumda ki seçim sonuçları, CHP’nin daha fazla büyükşehir kazanma olasılığını artırıyor.”
‘SİYASETEN KOPUŞ VAR’ Adayların ekonomi ile ilgili vaatlerinin olmasına rağmen, bu konuda görevleri olmadığını vurgulayan Özkiraz, seçmenin ekonomik vaatlerle ilgilendiğini söyledi: “Emekliler birçok yerde belediyenin eline bakar hale geldi. Mehmet Şimşek politikası olarak adlandırılan ‘sıkılaştırma’ politikası da var; krediye erişimde zorluklar, faiz artışları vb. nedenlerle iş dünyası ve esnaf da zor durumda. Bazı seçmenler sandığa gitmeyecek, bazıları ise iktidara tepki olarak oy kullanacak ya da iktidara yakın partilere oy verecek. Siyasette bir kopukluk var. İYİ Parti’ye oy verecek olanlar bile onun daha iyi olduğuna inanarak değil, sadece AKP’nin kazanmaması için oy verecekler. Bu seçim, herkes için isteksizce yapılan bir seçim. Muhalefet için de geçerli, iktidar için de.” ‘İMAMOĞLU’NUN RAHAT KAZANACAĞI DÜŞÜNÜLÜYOR’ Özkiraz, son olarak en çok merak edilen İstanbul için yaptıkları anketlerde gördükleri tabloyu şu şekilde açıkladı:
“İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun rahat bir şekilde kazanacağı düşünülüyor. Anketimize göre İmamoğlu’nun oy oranı yaklaşık olarak %47.5. AKP seçmeninin bir kısmı sandığa gitmek istemiyor. MHP seçmeni de partisinin pusulada olmaması nedeniyle diğer partilere yönelebilir. Bir de Yeniden Refah Partisi gerçeği var, onlar da sandığa ciddi bir şekilde etki ediyorlar. CHP içerisinde, mevcut yönetimi beğenmeyenler bile Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı beğeniyor. Oy vermeme eğiliminde olanlar da AKP’nin kazanmaması için oy kullanacak.”
‘PARTİZANLIK FARKLI YANITLAR ÜRETEBİLİR’ Siyaset Bilimci Pınar Uyan Semerci de ekonominin günlük yaşama olan etkisinin seçmeni etkileyen en temel faktörlerden biri olduğunu söyledi. Semerci, “Oy verme davranışlarına yönelik yapılan araştırmalarda, bu noktanın en önde gelen açıklamalardan biri olduğunu görüyoruz” dedi ve ekonomik koşulların kötüleştiği durumlarda iktidar partisinin oy kaybettiğini, iyi olduğu durumlarda ise arttığını belirtti.
Sunulan hizmetlerin ekonomiye direkt veya dolaylı etkilerinin olduğunu ve bu etkenin belirleyebileceğini belirten Semerci, “Yerelde sunulan hizmetler arasında kütüphaneler, kreşler gibi birçok imkan yer alabilir. Bu noktada, ülkedeki kutuplaşmış siyasetin, seçmen davranışını belirleyen birçok faktörün ötesinde olduğunu ve çoğu seçmenin aslında kendi kimliği haline gelmiş parti aidiyetleriyle oy kullandığını söylemek mümkün” dedi. Semerci, şu noktaları da ekledi:
“Siyasi partizanlık, seçmenlerin büyük bir kısmının adaylar ve politikalar yerine, içinde bulundukları medya ortamının etkisiyle daha çok, hangi adaya oy vermeyecekleri üzerinden karar vermelerine neden oluyor. Ekonomik zorlukların kaynağı, sorumluları ve bu sorunların çözüm yolları, genellikle partizan bir bakış açısıyla ele alınıyor. Günlük yaşantımızı etkileyen sosyal politika alanları, diğer siyasi gündemlerle kıyaslandığında arka planda kalabiliyor. Ancak bu yerel seçimde, yoksullukla mücadele gibi alanlar da dâhil olmak üzere, sosyal politikaların önemi ortaya çıkıyor. Şu anda dünyada ‘çoklu krizler’ dönemi yaşanıyor deniliyor. Bu dönemde karşılaşılan birçok acil ihtiyacın sürdürülebilir bir şekilde çözülebilmesi için sosyal politikaların geliştirilmesi gerekiyor.”
‘KAPSAYICI BELEDİYECİLİK’
Semerci, böyle bir dönemde kapsayıcı belediyeciliğin önemine dikkat çekerek, “Kadınlar başta olmak üzere, farklı kesimlerin katılımını artıracak, çeşitli ihtiyaçları görünür kılacak ‘kapsayıcı belediyecilik’ önemlidir. Bu seçim döneminde, yoksullukla mücadeleye yönelik politikalar belirli bir ölçüde ifade buldu. Ancak seçmenlerin davranışlarını farklılaştırmak için, verilen vaatlerin yarışması yerine, temelde kapsayıcı bir bakış açısı benimsemek önemlidir” şeklinde konuştu.