Profesör Doktor Naci Görür Hürriyet gazetesine özel olarak yaptığı açıklamalarda, depremin siyasetten bağımsız bir konu olduğunu vurguladı.

Tarih:

Çifte afetin yıldönümünde Adıyaman ve Malatya’da bulundum. Deprem uzmanı Profesör Doktor Naci Görür ile aynı uçakta yolculuk etme şansım oldu. Yolculuk boyunca ben sorular sordum, Naci Hoca cevapladı. Birçok şey konuştuk ancak bence en önemlisi şuydu: “Siyasi ve toplumsal olarak zihniyetimizi değiştirmediğimiz sürece acının hedefi değişir, yaşanan acılar değişmez.”

  1. Doğu Anadolu Fay Hattı boyunca meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin birinci yıldönümünde Adıyaman ve Malatya’daydım. Bu depremler 11 ilde etkili oldu ve 53 binden fazla insanımızı kaybettik. Üç gün öncesinde “Doğu Anadolu Fay Hattı’nın Çelikhan-Erkenek-Maraş kesiminden endişe duyuyoruz…” şeklinde sosyal medya hesabından uyarılarda bulunan, Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarından Profesör Doktor Naci Görür ile aynı uçakta yolculuk ettik. Yol boyunca ben sorular sordum, o cevapladı. Birçok konuda konuştuk ancak en önemlisi şuydu: “Siyasi ve toplumsal olarak zihniyetimizi değiştirmediğimiz sürece acının hedefi değişir, yaşanan acılar değişmez.”

SESİMİZİ KİMSE DUYMUYOR

  • Kahramanmaraş merkezli depremlerden önce, hatta 1999 depremlerinden bu yana… Sürekli uyardınız. Peki, buna rağmen neden kayıplarımız bu kadar yüksek?
    Çünkü bizi kimse dinlemiyor, sesimizi duyan yok! Tüm uyarılara rağmen ne merkezi yönetim ne de yerel yönetimler gerekli önlemleri aldı, halkımız da bu konuyu ciddiye almadı. Bu yüzden beklenenden daha fazla kayıp verdik. Oysa bilgi toplumlarında bu tür depremler genellikle daha az can kaybıyla atlatılır. Örneğin, bir ay önce Japonya’da 7.6 büyüklüğünde bir deprem oldu. Kaç kişi öldü? Yaklaşık 200. Biz kaç kişiyi kaybettik? Yaklaşık 60 bin.
    ZİHNİYET DEĞİŞMİYOR

Acaba Allah Japonları daha mı çok seviyor da az can aldı? Japonya gibi bilgi toplumları depremi anladıklarında, teknoloji geliştikçe hemen önlem alır, şehir planlamasını ve yapı inşaatını buna göre yaparlar. Ancak biz, Türk milleti olarak 21. yüzyılda hala bu gerçeği kavrayamadık. İşte buradaki sorun. “Ama hocam, bizim başımıza gelen farklı bir felaketti, deprem aniden bastırdı ki…” demek, kendimizi kandırmaktır. Her ne kadar iyi niyetle tartışsak da, Allah’a şükürler olsun, deprem stratejisi ilk olarak AK Parti hükümeti döneminde, 2011 Van depremi sonrasında, Kentsel Dönüşüm Yasası ile değişti. Ancak yasaya ve yaşanan tüm acılara rağmen zihniyetin hala değiştiğini söylemek pek mümkün değil.

KENDİMİZE “BİR ŞEY OLMAZ” DEMEYELİM

Çok bağırdım, hep bağırıyorum ama istenilen düzeyde etkili bir çalışma hala yapılmıyor! Oysa depremle başa çıkmak sadece güvenli yapılar ve siyaset üstü bir yaklaşımla mümkündür. Bu hayat-memat meselesidir. Artık halkımız da “Bana bir şey olmaz” dememeli. Herkesin bir şey olabileceğini kabul etmesi gerekir.

  1. KÖTÜCÜL EV İNŞA EDİLMEMELİ
  • 11 ilde etkili olan depremlerin ardından bölgede başlatılan çalışmalar doğru ve yeterli mi?
    Ne yazık ki, tüm çalışmaların doğru ve yeterli olduğunu söyleyemem. Bölgedeki insanları depreme karşı bilinçlendirmek, daha sağlam yapılar inşa etmek ve bu yapıları fay hattının üzerinde değil, daha sağlam zeminlerde inşa etmek yerine yine “Hızlıca yaparız” mantığıyla hareket ettik. Yanlış anlaşılmasın, depremzedeyi aç, susuz ve evsiz bırakmamak son derece önemlidir, ancak Adıyaman’dan Hatay’a, hatta Bingöl-Karlıova’ya kadar olan hattın Malatya-Elâzığ üzerinden geçen levha sınırı olduğu gerçeğini göz ardı ettik.
  • Peki, nedir bu gerçek? Açıklar mısınız?
    Dünya’nın yüzeyi birbirine sürtünen parçalardan oluşur. Bu parçalara levha denir ve bu levhalar hareket ettikçe, sınırlarında depremler meydana gelir. Bingöl’den Karlıova’ya, hatta Hatay’a kadar, Türkiye sınırlarını düşünürsek, bu yaklaşık 600 km’lik bir levha sınırıdır. Güneyde Arap-Anadolu ve Afrika levhaları yer alır. Bu levhalar

ın sınırında bulunan faya Doğu Anadolu Fayı denir. Ancak bu faylar istedikleri zaman deprem üretmezler, bunun için belirli bir kuvvet veya stres birikmesi gerekir. Bilim insanları bu bölgelerde ne zaman yeterli stres birikeceğini ve depremin olacağını tahmin edebilir. Ancak maalesef uyarılarımız siyasetçilerin bir kulağından girip öbüründen çıktı. Halk ise pek umursamadı. Bu bölgelerin deprem üretmeye devam edeceği gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Levha sınırı olduğu için bu bölgelerde plansız yapılaşma yapmak doğru değildir. Bu özel bir bölgedir ve özel planlamalar gerektirir.

YAP-BOZCULUKLA OLMAZ

  • Örneğin…
    Bu bölgede kullanılacak mimari planlama farklı olmalıdır. Örneğin, 3-4 katlı binalara izin verilebilir, perde beton veya çelik kullanılarak yapılar inşa edilebilir ve bu yapılar için deprem izolatörleri zorunlu hale getirilebilir. Yani, “yap-boz” mantığıyla işi aceleye getirip müteahhitlere vermek doğru değildir. Eğer böyle yaparsak ne olur? Belirli bir süre için sorunu çözeriz ancak gelecek nesillere aynı sorunu bırakırız. Bana sık sık “Ne zaman olacak?” diye soruluyor. Bu “ne zaman” sorusunu bir kenara bırakmalıyız, belki yarın, belki de çok yakın bir zamanda olabilir… Zamanı belirlemek yerine probleme odaklanmalıyız.
  1. MARMARA’DA KAÇINILMAZ BİR DEPREM OLACAK
  • Marmara için uyarınız nedir?
    Bugün mü, yarın mı bilemeyiz ama Marmara’da mutlaka bir deprem olacak. Marmara Denizi’nin oluşum nedeni Kuzey Anadolu Fayıdır. İstanbul’un tarihine bakarsanız, oradaki depremleri ve yıkımları görebilirsiniz. Depremler tesadüfi değildir, belirli bir stres birikimi gerektirir. Kuzey Anadolu Fayı özelinde bu birikim, ortalama olarak 250 yıl sürer. Bu yaklaşık 3 nesil demektir. Yani, arada hiç deprem geçirmeyen kuşaklar olabilir. Biz şanssız bir nesiliz. Bir yandan şanslıyız çünkü bilim ve teknoloji gelişti. Eğer bu imkanlarla İstanbul’u depreme hazırlarsak, büyük bir depremi minimum hasarla atlatabiliriz.
  • Peki, nasıl olabilir?
    Bir kenti karakterize eden altı temel bileşen vardır: Yönetim, halk, altyapı, yapı stoku, ekosistem-çevre, ekonomi. Eğer bu altı bileşeni deprem dayanıklı hale getirirsek, sorun çözülür. Önlem alırsak, İstanbul aslan gibi bekler depremi. Korkmak çözüm değil, korkup ayağa kalkmalıyız.

‘UMUT KENT’ GENÇLERLE BULUŞMA

Profesör Doktor Naci Görür, Koç Holding ve topluluk şirketlerinin AFAD koordinasyonunda hayata geçirdiği Adıyaman Umut Kenti’nde, SKYÇD tarafından organize edilen Gelecek Hayalim Merkezi’nde gençlerle buluştu.

Cuakay Akademi
Cuakay Akademi
Biz, düşünce dünyasında önemli bir yer edinmiş Türkiye ve dünya genelindeki ilişkileri derinlemesine inceleyen bir düşünce kuruluşuyuz. Amacımız, Think tank yapısıyla uzmanlık alanlarımıza özgü özgün makaleler ve içerikler üreterek bilgiye katkıda bulunmaktır. Ancak bizim için sadece yazı yazmakla sınırlı değil, aynı zamanda farklı yeteneklere sahip bireyleri bünyemizde görmekten mutluluk duyarız.
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Gönderiyi paylaş:

Abone ol

spot_imgspot_img

Popüler

Benzer Konular
Benzer Konular

Fransa, Rafale Kodlarını Paylaşmadı: Hindistan Yerli Silah Entegrasyonunda Duvara Tosladı

Hindistan’ın savunma sanayiinde bağımsızlık hedefi, Fransa’dan gelen katı bir...

AB’den Moskova’ya Yeni Yaptırım Hamlesi: Trump Frenledi, Brüksel İlerleyecek

Rusya-Ukrayna savaşında sahadaki gelişmeler kadar diplomatik cephede de hareketlilik...

ABD’den Çarpıcı Suriye Uyarısı: İç Savaş Haftalar Uzağımızda

Washington’dan gelen açıklamalar, Suriye’deki kırılgan dengelerin her an çatışmaya...

AB’den Şaşırtan Hamle: Suriye Yaptırımları Kaldırıldı

Avrupa Birliği, uzun yıllardır süren Suriye yaptırımlarında tarihi bir...