Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının hemen öncesinde genel kanı, Kiev’in en fazla 72 saat direnebileceğiydi. Rusya, kağıt üzerinde dünya üzerindeki en büyük ikinci orduya sahipti ve karşısında sınırlı imkanlara sahip bir ülke bulunuyordu.
Ancak işler planlandığı gibi gitmedi. Ukrayna, Batı’dan aldığı büyük destekle savaşı ikinci yıla taşımayı başardı. Hatta Rusya’ya ciddi kayıplar yaşattı. Bu başarıda öne çıkan unsurlardan biri, Ukrayna’nın kullandığı kamikaze hava ve deniz araçları ile binlerce dron oldu. Ukrayna’nın donanması olmamasına rağmen, Karadeniz’in farklı bölgelerinde Rusya’ya saldırdı, gemilerini etkisiz hale getirdi ve birçok köprü ve limana saldırdı. Rus tanklarına düşürülen patlayıcı yüklü dronlar, zamanla piyade birliklerine ve hatta tek bir askere bile gönderildi.
Ukrayna’nın gelecek bir yıl içinde bir milyon dron üretmeyi hedeflediğini düşünürsek, aslında bu küçük, ucuz ve kolay erişilebilir platformların ne kadar büyük etkilere yol açabileceğini daha iyi anlayabiliriz.
Kızıldeniz’deki Gelişmeler ve Harp Sahasının Yeni Gerçeği
Diğer taraftan, İsrail’in 7 Ekim’den sonra Filistin’e müdahalesi, Gazze’de ağırlıklı olarak yerleşim yerlerine yönelik operasyonlara dönüşse de, arka planda daha karmaşık bir tabloyu beraberinde getirdi.
Daha önce, Suudi Arabistan’ın kritik tesislerini, milyonlarca dolarlık ABD savunma sistemlerine rağmen başarıyla vuran Husiler, bu sefer Kızıldeniz’den geçen İsrail’e ait gemileri hedef alacaklarını açıkladı.
Husilerin bu adımına karşılık olarak ABD, bölgeye çok gelişmiş savaş gemileri gönderdi. Ardından Husilerin İsrail topraklarına doğru ateşlediği bir dizi insansız deniz aracı, ABD unsurları tarafından engellendi. Kargo şirketleri, Kızıldeniz rotasını değiştirmek zorunda kaldı.
Husilerin İsrail’e yönelik füzeleri ve dronları başarılı olmasa da, İsrail ile bağlantılı ticaret gemilerine yönelik tehditleri büyük etki yarattı. Husiler, bazı gemileri ele geçirdi, bazılarını vurdu ve bazılarını rotalarına bile sokmadı. Sonuç olarak, İsrail ile bağlantılı olmayan dünyanın en büyük deniz taşımacılığı şirketleri, gemilerini Kızıldeniz yerine Afrika’nın güneyindeki güzergah üzerinden yönlendirmeye başladı.
Bu gerçeklik, dünya ticaretini doğrudan etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Deniz seferi sürelerinin uzayacağı, buna bağlı olarak maliyetlerin artacağı ve bunun da piyasalarda ciddi dalgalanmalara neden olabileceği beklentisine yol açtı.
Bin Dolarlık Bir Dronun İmha Edilmesi Zorunlu mu?
Harp sahasındaki bu gerçek, yeni bir dengesizliğe işaret ediyor. Saldıran taraf için maliyetlerin azaldığı, terör araçlarına erişimin kolaylaştığı, özellikle yapay zekanın bu alanlarda kullanılmasıyla bazı hedeflere daha kolay ulaşıldığı bir dönemdeyiz.
İki tarafın beklentileri de oldukça farklı. Örneğin, bir taraf çok sayıda deneme yaparak bir kez başarılı olsa bile kendisini ‘görevini tamamlamış’ olarak kabul edebilir. Diğer taraftan, terör saldırısını onlarca kez engelleyip sadece bir kez hedefi kaçıran bir sistem başarısız olarak değerlendirilebilir. Savunan taraf, ‘her tehdidi etkisiz hale getirmekle sorumlu’ bir misyona sahiptir ve bu durum maliyeti doğrudan etkiler.
Maliyet konusuna geçmeden önce sıkça sorulan bir soruya daha cevap verelim: ‘Tek bir dron, dev bir platforma ne kadar zarar verebilir ki?’ Bu konu sıkça tartışılmaktadır. Evet, atılan her tehdit mutlaka imha edilmelidir, çünkü 100 dolarlık basit bir dron bile milyonlarca dolarlık bir sistemi yok edebilir veya dev bir platformu etkisiz hale getirebilir.