Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kabine Toplantısı Sonrası Açıklamaları

Tarih:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konular hakkında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Buradan ülkemizin ve dünyanın dört bir yanındaki vatandaşlarımıza, gönül coğrafyamızın farklı köşelerindeki kardeşlerime selamlarımı iletiyorum.

Sözlerime başlarken, bugün görevlerini tevdi ettiğimiz yeni Kabine üyelerimizi tebrik ediyorum.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı görevini yürütecek olan Murat Kurum kardeşimize ve Sağlık Bakanlığı görevini üstlenecek olan Profesör Doktor Kemal Memişoğlu hocamıza Rabbimden başarılar diliyor, yeni görevlerinin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Her iki bakanımızın da seleflerinden devraldıkları hizmet bayrağını daha ileriye taşıyacaklarına inanıyorum.

Görevlerinden affını isteyen ve bu talepleri şahsım tarafından kabul edilen Mehmet Özhaseki ve Fahrettin Koca kardeşlerime de emekleri, fedakarlıkları ve milletimize yaptıkları hizmetler için teşekkür ediyorum.

Uzun yıllardır birlikte çalıştığımız bu iki arkadaşımızla yakın temasta olmaya devam edeceğiz.

Aziz milletim; bu salonda bulunan basın mensuplarımızla birlikte, aziz milletimizin kısa süre önce idrak ettiğimiz Kurban Bayramı’nı tekrar tebrik ediyorum. Rabbimden, bizleri ve tüm ümmeti çatışmaların, zulümlerin ve katliamların olmadığı bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum.

Bayram tatilinin dokuz gün olması ve okulların da kapanmasıyla vatandaşlarımız memleketlerine, tatil bölgelerine gönül huzuruyla seyahat etti. Yollarımızda büyük bir trafik yoğunluğu yaşandı. Emniyet güçlerimiz, Karayollarımız ve sağlık birimlerimiz bayram tatilinde en fazla mesai yapan görevlilerimizdi. Vatandaşlarımızın yolculuklarını güven ve huzur içinde gerçekleştirmelerini sağlamak için çalışan tüm personelimize milletim adına teşekkür ediyorum.

Aynı zamanda, vatanımızın bekası ve insanlarımızın güvenliği için yurt içinde ve yurt dışında kahramanca görev yapan askerlerimizin gözlerinden öpüyor, rabbim onları korusun ve muzaffer eylesin diyorum.

Bayram süresince çeşitli nedenlerle meydana gelen anız ve orman yangını haberleriyle sarsıldık. Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı’ndaki yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

“DÜNYADA ORMAN YANGINLARIYLA MÜCADELEDE İHA KULLANAN İKİ ÜLKEDEN BİRİYİZ”

Hafta sonu İzmir, Bursa, Balıkesir, Muğla ve Çanakkale’de orman yangınları yaşandı. Yaz mevsiminin her geçen yıl daha sıcak ve kurak geçmesiyle yangın riski de aynı oranda artıyor. Ormanlarımızı yakan bu felaketlerde ihmallerin, tedbirsizliklerin ve kasıtların öne çıktığını görüyoruz. Bölücü örgütün de orman yangınlarını bir terör yöntemi olarak kullandığını biliyoruz. Yüzde 90’ı insan kaynaklı yangınların önüne geçmek ve tek bir ağacın bile zarar görmesini engellemek için var gücümüzle çalışıyoruz. Orman yangınlarıyla etkin mücadele konusunda önemli adımlar attık. Dünyada örnek alınan bir orman yangınlarıyla mücadele filosu kurduk. Bugün bu mücadeleyi 26 uçak, 105 helikopter ve 5 binden fazla kara aracıyla sürdürüyoruz. Filomuzdaki araç sayısını artırmakla kalmadık, üzerlerindeki ekipmanları da en ileri teknolojiyle yeniledik.

Terörle mücadelede destan yazan insansız hava araçlarını yeşil vatanın savunmasında da etkin olarak kullanıyoruz. Halihazırda 14 Bayraktar TB2 İHA ile ormanlarımızı yedi gün 24 saat izliyoruz. Dünyada orman yangınlarıyla mücadelede İHA kullanan iki ülkeden biriyiz.

İHA’larımızın yanı sıra 184’ü akıllı olmak üzere 776 kulemizle ormanlarımızı sürekli takip ediyoruz. İlk defa bizim dönemimizde yapılan 4 bin 744 havuz ve göletle araçlarımızın su ihtiyacını hızla karşılıyoruz. Bunların dışında yapay zeka tabanlı sistemler gibi birçok teknolojik imkan da gücümüze güç katıyor.

“ORMANLARIMIZA SAHİP ÇIKMA NOKTASINDA TÜM VATANDAŞLARIMIZDAN DAHA FAZLA ÖZEN BEKLİYORUZ”

Bugün itibarıyla 25 bin personelimiz ve 122 binden fazla gönüllümüz ormanlarımızı korumak için fedakârca çalışıyor. Gece gündüz demeden yangınlarla mücadele eden tüm kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Ormanlarımıza sahip çıkma ve koruma konusunda tüm vatandaşlarımızdan daha fazla özen bekliyoruz. Yaz sıcaklarının artık çok yoğun yaşandığı günlere girdik, en ufak bir ihmalin bile büyük zararlara sebep olacağını unutmayalım.

Tarım ve ormancılık konusunda bir noktayı hemen belirtmek isterim. Geçtiğimiz ay çiftçilerimizle buluşmamızda Türkiye’nin tarım alanında son 21 yılda nereden nereye geldiğini rakamlarla tek tek ortaya koyduk. Hükümetlerimizin tarım politikalarını eleştirenlerin çoğu bilgiden ziyade önyargılarla hareket ediyor, bunlar ne ülkemizi tanıyor, ne de dünyayı takip ediyor. Her meselede olduğu gibi tarım konusunda da istismar malzemesi olarak bakıyorlar.

Seçim meydanlarında bedava traktör vaat edip, sonrasında bu sözleri dikkat çekmek için söyledik diyerek işin pişkinliğini yapanlar, yalan yanlış bilgilerle milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyorlar.

“TARIM, ÜLKEMİZ İÇİN ÇOK STRATEJİK BİR SEKTÖRDÜR”

Tarım, ülkemiz açısından çok stratejik bir sektördür. Hükümet olarak biz de tarıma, sektörün ciddiyetine ve önemine uygun bir anlayışla yaklaştık, çiftçi kardeşlerimizin alın terlerinin hakkını daima vermeye çalıştık. Son 21 yılda reel rakamlarla 1 trilyon 364 milyar lira tarım desteği verdik. 2024 yılında şu ana kadar 56 milyar lira destek ödemesi yaptık, yılsonuna kadar bu rakam 91,5 milyar liraya çıkacak.

ÇAYKUR’un çay alım fiyatı ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin buğday ve arpa alım fiyatı üzerinden yapılan haksız eleştirileri de izliyoruz. Yaş çay alım fiyatının yanı sıra üreticilerimize destekleme primi verilmesi uygulamasını ilk kez biz başlattık.

Hasat döneminde üreticimizi korumak için yeni çay fabrikaları yaparak ÇAYKUR’un kapasitesini artırdık. Ayrıca, günlük alımlarda kısıtlamayı kaldırarak üreticilerin ÇAYKUR’un alım fiyatının üzerinde ürün satmasına imkan sağladık.

Buğday fiyatlarında ise dünya piyasasının bir hayli üzerindeyiz. Yurt dışı ekmeklik buğday fiyatı ton başına 248 dolar, navlunla birlikte bu rakam 270 dolara çıkıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatı desteklerle birlikte ton başına 359 dolar olup dünya fiyatlarından 89 dolar yüksektir.

Hasat döneminde üreticimizi korumak amacıyla dahilde işleme rejimiyle hububat ihracatını 15 Ekim’e kadar durdurduk. Ayrıca, ham madde ve un ihracatını serbest bırakarak ilave dış ticaret tedbirleri aldık.

Üretici maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlamak amacıyla vereceğimiz fark ödemesinin toplam miktarı 29 milyar liradır. Toprak Mahsulleri Ofisi, alımla ilgili süreçleri titizlikle yürütüyor. Çiftçimizin ürününü en hızlı şekilde almak, gerekli depolamayı yapmak ve zamanında ödemesini gerçekleştirmek için çaba gösteriyor. Ofis, hububat teslim eden üreticilerimizin ödemelerine başladı. İlk etapta 6 Haziran’a kadar ürün verenlerin ödemeleri hesaplarına yatırıldı. Aldığımız tüm tedbirlere rağmen çiftçimizin, üreticimizin memnuniyetsizliği veya şikayeti olabilir. Bunları da Cumhurbaşkanı olarak şahsen takip ediyorum. Çiftçi kardeşlerimizin sıkıntılarının giderilmesi için

bakanlarımıza gerekli talimatları veriyorum. Milletin efendisi olan çiftçimizin mağdur edilmesine izin vermeyiz. Kimse kusura bakmasın, sicili bozuk olanların eli öpülesi çiftçilerimizi istismar ederek buradan bir siyasi rant devşirmesine izin vermeyiz.

“İSRAİL SALDIRGANLIĞI DURDURULMADIKÇA, HİÇBİR DEVLET KENDİNİ EMNİYETTE HİSSEDEMEZ”

Son 21 yılda nasıl çiftçimizin yanında olduysak, bundan sonra da tüm imkanlarımızla yanlarında olacağız. Bir kez daha çiftçilerimize hayırlı, bereketli bir hasat sezonu diliyorum.

Türkiye, stratejik önemi fevkalade yüksek, üç kıtanın kesişme noktasında bir coğrafyada bulunuyor. Tarih boyunca medeniyetlerin beşiği olmuş, ama aynı zamanda paylaşım kavgasının tam merkezinde yer almış bir bölgedeyiz. Böyle bir coğrafi konuma sahip olmak, ülkemizin siyasi, ekonomik ve askeri avantajlar sağlamasının yanı sıra tehditleri de beraberinde getirmektedir. Birinci Dünya Savaşı’na giden yolun taşları bizim bölgemizde döşendi. İkinci Dünya Savaşı’nın odağında da yine bizim bölgemiz vardı. Soğuk Savaş döneminde bloklar arası rekabetin yoğunlaştığı bölgelerden biri yine Türkiye’nin merkezinde olduğu coğrafyaydı. 13. yılını tamamlayan Suriye krizi en fazla bizim bölgemizi etkiledi. Rusya-Ukrayna savaşı da yine en fazla bizim bölgemize yansıyor. 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlar yüreğimizi yakıyor. İsrail’in Gazze’ye saldırmasıyla birlikte Doğu Akdeniz’de artan gerilim bizi ve kardeş ülkeleri tedirgin ediyor. Batılı güçlerin askeri, diplomatik ve siyasi desteğini arkasına alan İsrail’in gözünü komşularına diktiğini görüyoruz. Lübnan’a yönelik saldırıların ve tehdit dilinin artması bölgemizin geleceği adına bizi ciddi şekilde endişelendiriyor.

“NETANYAHU YÖNETİMİ ALTINDAKİ İSRAİL SALDIRGANLIĞI DURDURULMADIKÇA, HİÇBİR DEVLET KENDİNİ GÜVENDE HİSSEDEMEZ”

Şunu çok net ifade etmek isterim ki: Batı dünyası destek verdikçe, İslam alemi de sessiz kaldıkça, Netanyahu denilen caninin bölgemizi ateşe sürükleme pahasına işgal politikasına devam edeceği görülüyor. Türkiye olarak ilk günden beri bu duruma dikkat çekiyoruz. Gazze krizinin sadece Gazze ile sınırlı kalmayacağını, İsrail zulmünün çok vahim sonuçları olabileceğini sürekli dile getirdik. İsrail’in yayılmacı hedeflerinin olduğunu her zeminde vurguladık. İran’daki füze gerilimi ve İsrail’in Lübnan’a yönelik artan saldırıları maalesef bizi haklı çıkardı. Buradan bir kez daha şu uyarıyı yapmak durumundayım: Karşımızda, devlet adamı vasfının asgari şartlarını dahi taşımayan, gözü dönmüş, ihtiraslarının esiri olmuş, aklını ve vicdanını kaybetmiş bir katil vardır. Masumların kanından beslenen bu zalim, siyasi ömrünü uzatmak için kendi vatandaşlarının güvenliğini hiçe saymaktadır. Netanyahu yönetimi altındaki İsrail saldırganlığı durdurulmadıkça, Türkiye dahil, bölgemizdeki hiçbir devlet kendini güvende hissedemez. Bu durum, İsrail’in komşusu olan Lübnan ve Suriye başta olmak üzere tüm ülkeler için de geçerlidir. Daha önce de belirttiğim gibi, Ankara’nın güvenliğini, Gazze’nin, Kudüs’ün, Ramallah’ın, Beyrut’un, Amman’ın ve Bağdat’ın huzur ve güvenliğinden ayrı göremeyiz. Türkiye olarak güvenlik önceliklerimizi buna göre belirliyoruz. Dış politikada atacağımız adımları da bu gerçekler çerçevesinde planlıyoruz. Hedefimiz, doğru, akıllı ve uzun vadeli hamlelerle bu mücadeleden ülkemizi kayıpsız, hatta kazançlı olarak çıkarmaktır. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz. Ne söylüyorsak bunun için söylüyoruz.

Barışı, diyalogu ve diplomasiyi en üst seviyede devreye almamız gereken günlerden geçiyoruz. Özellikle aynı coğrafyayı ve kaderi paylaştığımız devletlerle karşılıklı diyalog zeminini güçlendirmemiz önem arz ediyor. Mevcut bölgesel ve uluslararası konjonktürde İslam ülkeleri arasında dayanışmayı artırmamız, fikir ayrılıklarını gidermemiz son derece mühimdir. Geçmişin geleceğimizi de ipotek altına almasına izin veremeyiz. Bu anlayışla komşularımızdan başlayarak bölgemizdeki tüm aktörlerle ilişkilerimizi ilerletmeye çalışıyoruz. Şimdiye kadar bu çabalarımızın somut sonuçlarını birçok yerde gördük. Komşumuz Suriye’de de 13 yıldan fazla süredir devam eden ve 1 milyon insanın hayatına mal olan ihtilafa siyasi çözüm bulmak için çok uğraştık. Astana süreciyle rejim ve muhalefetin aynı zeminde buluşmasını sağladık. Farklı kanallarla daha fazla kan dökülmesinin, daha fazla çatışma yaşanmasının önüne geçmeye çalıştık. Sahada bazı konularda olumlu sonuçlar da aldık. Sulh ve sükûnete hizmet edecek ilave adımlar atılması mümkündür. Bizim kimsenin toprağında ve egemenliğinde gözümüz yoktur. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve milli birliğinin korunması Türkiye’nin de önceliğidir. DEAŞ ve PKK’ya karşı sınır ötesi harekatlarla en ağır darbeyi indirdik. Çünkü biz, komşu olarak istikrarsızlıkla boğuşan ve terör örgütlerinin cirit attığı değil, demokratik, müreffeh, güçlü bir Suriye görmek istiyoruz. Suriye’nin evlerini terk etmek zorunda kalan milyonlar için güvenli bir yer haline gelmesini herkesten daha çok biz arzu ediyoruz. Böyle bir iklime ne kadar kısa sürede kavuşulursa herkes için, özellikle Suriye halkı için o kadar iyi olacaktır. Biz ayrılıkları derinleştirme yerine ortak paydayı büyütmenin derdindeyiz. İç siyasette olduğu gibi dış politikada da sıkılı yumrukların açılmasında büyük fayda görüyoruz. Bu nedenle kiminle görüşülmesi gerekiyorsa geçmişte olduğu gibi yine görüşmekten çekinmeyiz. Elbette bunu yaparken öncelikle Türkiye’nin menfaatlerini göz önünde bulunduracağız, ancak bu süreçte bize güvenen, bize sığınan, bizimle ortak hareket eden kimsenin mağdur olmasına da izin vermeyeceğiz. Türkiye, dostlarını yarı yolda bırakan bir devlet değildir ve olmayacaktır.

“NEFRET SÖYLEMLERİNE, FAŞİZME, IRKÇI VANDALLIĞA VE PROVOKASYONLARA BOYUN EĞMEYECEĞİZ”

Tek parti zihniyeti, Azerbaycanlı kardeşlerimizi Sovyetlere teslim ederek ülkemize Boraltan Köprüsü faciasını yaşatmıştı. Milletçe bu facianın mahcubiyetini 76 yıl boyunca yüreğimizde hissettik. 44 gün süren vatan muharebesinde Azerbaycan’a sağladığımız güçlü destekle sadece Karabağ’ın 30 yıllık işgaline son vermedik, aynı zamanda tek parti yönetiminin tarihimize bulaştırdığı utanç lekesini de temizledik. Böyle bir siyasi musibetin tekrarına tahammülümüz olamaz. Solingen’de evlatlarını ırkçı teröre şehit vermiş bir millet olarak bize yakışmayan, inancımızla, kültürümüzle ve medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan sahnelerin yaşanmasına göz yummayız. Kamu düzeni devletimizin kırmızı çizgisidir. Hangi bahaneyle olursa olsun bu çizginin aşılmasına, bu hassas çizginin yok sayılmasına izin vermeyeceğiz.

Biz sokaklar üzerinden kotarılan kaos planlarına karşı bağışıklık kazanmış bir ülkeyiz. Geçmişte etki ajanları ve provokatörler eliyle ülkemize ne bedeller ödetildiğini gayet iyi hatırlıyoruz. Kayseri’de son derece çirkin bir taciz olayı üzerinden aynı kaos planı tezgahlandı. Bu oyunun ikinci perdesi ise Suriye’nin kuzeyindeki Türk çıkarlarına ve varlığına yönelik sahnelendi. Bölücü terör örgütü artıkları ve iş birlikçileri eliyle kotarılan bu oyunun kimin tarafından yazıldığını, kimlerin figüranlık yaptığını çok iyi biliyoruz. Allah’ın izniyle ne biz, ne

milletimiz, ne de Suriyeli kardeşlerimiz bu sinsi tuzağa düşmeyeceğiz. Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa ve provokasyonlara boyun eğmeyeceğimizi burada tekrar belirtmek istiyorum.

Bayrağımıza uzanan kirli elleri nasıl kırdıysak, ülkemize sığınan mazlumlara uzanan elleri de kırmasını biliriz. Kimse kendini polisin, hakimin ve devletin yerine koyamaz. Kayseri’deki olaylar sonrasında ortalığı yakıp yıkan, polisimize saldıran, iş yerlerine ve evlere zarar veren 474 provokatör gözaltına alındı.

“TÜRKİYE’NİN SURİYE’DEKİ VARLIĞI, TERÖR DEVLETİ KURMA PLANLARININ ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGELDİR”

Dün de Suriye Millî Ordusu güçleri ve güvenlik kuvvetlerimiz, Suriye’nin kuzeyindeki kışkırtmalara gerekli müdahalelerde bulundu. Suriye Geçici Hükümeti, bayrağımıza yönelik saldırıları lanetlediğini en sert biçimde kamuoyuna duyurdu. Fitne girişimleri bir kez daha boşa çıktı. İstihbarat birimlerimiz, sınırın öte tarafındaki ortaklarıyla birlikte çok titiz bir çalışma yürütmektedir. Hangi kirli ellerin bu işlerin arkasında olduğunu mutlaka ortaya çıkaracağız.

Türkiye’nin Suriye’deki varlığı, terör devleti kurma planlarının önündeki en büyük engeldir. Böl-parçala-yönet anlayışıyla coğrafyamızı parçalamak isteyen emperyalistler rahatsızdır, onları rahatsız etmeyi sürdüreceğiz. Silahlarının namlusu ülkemize çevrili caniler orada oldukça, biz de ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamaya devam edeceğiz.

Bölücü terör tehdidi tamamen ortadan kalktığında, biz de üzerimize düşeni yaparız. Ama terör örgütü her gün yeni bir provokasyona girişirken, kimse bizden gelişmeleri tribünden izlememizi beklemesin.

Tekrar söylüyorum; bizim kimsenin toprağında gözümüz yok, kimsenin egemenliğinde de gözümüz yok, biz sadece bölücü niyetlere karşı vatanımızı koruyoruz ve koruyacağız.

“MUHACİRLERE ENSAR OLMANIN ONURUNU GÖĞSÜMÜZDE BİR ŞEREF MADALYASI OLARAK TAŞIYACAĞIZ”

Türkiye, Gazze krizinde verdiği başarılı sınavı, son 13 yıldır Suriye meselesinde de vermiştir. En zor günlerinde Suriyeli muhacirlere ensar olmanın onurunu göğsümüzde bir şeref madalyası olarak taşıyacağız. Buna gölge düşürecek, 13 yıldır ülkemizin şefkat şemsiyesi altında olan mazlumları sıkıntıya sokacak hiçbir eyleme girişmeyiz.

Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşlerini teşvik ettik. Suriye’nin kuzeyinde bölücü terörden arındırdığımız yerleşim yerlerine 670 bin kişi geri döndü. Katar’ın da desteğiyle hayata geçirdiğimiz konut projeleri tamamlandığında bu sayıya 1 milyon kişi daha eklenecek. Suriye’de huzur ortamı sağlandıkça geri dönüşler de artacak. Arzu eden herkesin gönüllü ve huzurlu bir şekilde vatanına dönebileceği bir yapıyı ve iklimi tesis edebilirsek ne mutlu bize.

Sığınmacılar konusunu önyargılar ve korkular temelinde değil, ülkemizin ve ekonomimizin gerçekleri çerçevesinde akılcı, insani ve vicdani bir şekilde çözüme kavuşturacağız.

Türkiye, özellikle ekonomisi üzerinde ilave yük oluşturan seçim maratonunu 31 Mart akşamı sandıkların kapanmasıyla birlikte tamamlamıştır. 14-28 Mayıs’ta yasama ve yürütmede son sözünü söyleyen milletimiz, 31 Mart’ta da yerel yönetimlerde kimleri başında görmek istediğini belirlemiştir. Seçimler demokrasinin bayramıdır, şölen günüdür. Milli iradenin en özgür biçimde tecelli vasıtası seçimdir, sandıktır. Bunun tartışılmasını bile yersiz buluyor, Türk demokrasisine hakaret olarak değerlendiriyoruz. Ancak tarihimizde sandıkta tezahür eden iradeyi yok sayanlar olmuştur. Bunu kimi zaman sandığın itibarına gölge düşürerek, kimi zaman seçmene hürmetsizlik ederek yapmışlardır. Kimi zaman milletin kararını tanımayarak, kimi zaman da seçmenin tercihini yanlış okuyarak yapmışlardır. Son dönemde bu kibirli tavrın seçmen iradesini yok sayma aymazlığının tekrar ortaya çıktığını görüyoruz. Geçen hafta gündeme gelen erken seçim tartışmalarına bu açıdan bakılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu tartışmalar muhalefet içindeki giderek kızışan iç savaşın yansımalarından ibarettir.

Yeni hükümet sisteminde erken seçim diye bir kavram yoktur, bunun yerine Cumhurbaşkanı ve Meclis’in seçimlerin yenilenmesi kararı alması vardır. Muhalefetin diğer birçok alanda olduğu gibi burada da Türkiye’yi geriden takip ettiği anlaşılıyor.

“MİLLETİN EMANETİNİN HAKKINI VERMEYE ÇALIŞACAĞIZ”

Temelsiz gündemlerle muhalefet kendi içindeki bilek güreşini perdelemeye çalışıyor. Hükümet olarak bu tartışmaların ne tarafıyız, ne de muhatabıyız. Biz sadece işimize odaklanıyoruz, dört yıllık süreyi en iyi ve en verimli şekilde kullanmaya çalışıyoruz.

Türkiye son bir yılını seçim gündemiyle geçirdi, bölgemizde her gün yeni bir kriz ve çatışma patlak verirken, dünya büyük bir belirsizlik içinde sürüklenirken, ülkemizin ve milletimizin çözülmesi gereken bunca meselesi varken, sırf eski ve yeni takım arkadaşlarına çalım atmak için bu tür tartışmalara girmek doğru değil. Muhalefet iç hesaplaşmasını ülkeye, millete ve ekonomiye zarar verecek şekilde yürütmemelidir. Allah’ın izniyle önümüzde Parlamento’da ve Cumhurbaşkanlığı’nda dört yıllık, yerel yönetimlerde de beş yıllık seçimsiz bir dönem var. İş dünyasından siyasetçiye, esnaftan memura, ev hanımından öğrenciye kadar herkes planını buna göre yapmalı. İnşallah biz de hem kabinede, hem belediyelerde bu çerçevede adımlarımızı atacağız. Fuzuli gündemlerin peşine takılmadan milletin emanetinin hakkını vermeye çalışacağız.

Hükümetimiz güçlü, kararlı, istikrarlı ve sabırlı bir şekilde Türkiye yüzyılının inşasına devam edecek. Rabbim bizi milletimize karşı mahcup etmesin.

Bu düşüncelerle toplantımızın hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, her birinizi içtenlikle selamlıyorum.

Bu akşam Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Avusturya karşısında çeyrek final mücadelesi verecek A Millî Futbol Takımımıza Rabbimden başarılar diliyorum. Bizim çocukların bu kritik maçı kazanarak şampiyonluk yolculuklarını kararlılıkla sürdüreceğine inanıyorum. Rabbim ayaklarına taş değdirmesin, yolları ve bahtları açık olsun.”

Cuakay Akademi
Cuakay Akademi
Biz, düşünce dünyasında önemli bir yer edinmiş Türkiye ve dünya genelindeki ilişkileri derinlemesine inceleyen bir düşünce kuruluşuyuz. Amacımız, Think tank yapısıyla uzmanlık alanlarımıza özgü özgün makaleler ve içerikler üreterek bilgiye katkıda bulunmaktır. Ancak bizim için sadece yazı yazmakla sınırlı değil, aynı zamanda farklı yeteneklere sahip bireyleri bünyemizde görmekten mutluluk duyarız.
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Gönderiyi paylaş:

Abone ol

spot_imgspot_img

Popüler

Benzer Konular
Benzer Konular

Netanyahu’nun Ziyaretinin Ardından Macaristan’dan UCM’ye Rest: Çekilme Süreci Başlatılıyor

Macaristan hükümeti, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) taraf olma statüsünden...

Ankara’dan İsrail’e Sert Mesaj: “Yayılmacı Gündeminizi Türkiye’ye Saldırarak Gizleyemezsiniz”

Dışişleri Bakanlığı, İsrail hükümetinde görevli bazı bakanların Türkiye’yi hedef...

Fidan, Brüksel’de Yoğun Temaslarda: NATO Zirvesinde Kritik Görüşmeler

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı için...

Ankara’dan Orta Asya’daki Sınır Uzlaşısına Destek Mesajı

Türkiye, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın sınırlarının kesiştiği noktaya ilişkin...
error: Content is protected !!