Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerine yönelik suç duyurusunda bulundu ve AYM’nin anayasayı ihlal ettiğini savunan Yargıtay kararının kendi tarafından yazıldığı iddiasına ilişkin olarak, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin gündemdeki kararının bana ait olduğu iddiası tamamen gerçek dışıdır” açıklamasını yaptı.
Anayasa Mahkemesi’nin TİP Milletvekili Can Atalay’ın tahliyesine ilişkin “hak ihlali” kararını uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM üyelerine yönelik “anayasa ihlali ve yetki aşımı” iddiasıyla suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Gazeteci Alican Uludağ, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “İktidar içindeki bir kaynağın değerlendirmesine göre, Yargıtay dairesinin Can Atalay kararı için ‘Okuduğumda karar, sanki Cumhurbaşkanımızın bir danışmanının ağzından çıkmış gibi’ ifadesini kullandı. İsim de verdi. Yorumsuz” şeklinde bilgi paylaştı.
Bu iddiadan sonra Cumhurbaşkanı Danışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin gündemdeki kararının tarafımdan yazıldığı iddiası tamamen gerçek dışıdır. Yargının bağımsızlığını sorgulamak amacıyla ortaya atılan bu temelsiz iddiayı kesin bir dille reddediyorum. Bu tarz asılsız suçlamalarla oluşturulmaya çalışılan kaos ortamına katkı sağlamaya çalışanlar bilmelidir ki amaçlarına ulaşamayacaklardır” şeklinde bir açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, önceki gün yaptığı açıklamada Yargıtay’a destek verdi:
“Anayasanın 14. maddesinin belirsiz olduğunu iddia etmek, Anayasa Mahkemesi’nin görevi değildir. 14. Madde’nin belirliliğini sağlayan unsurlar Ceza Kanunları ve Ceza Yargısı kararlarıdır. AYM, sadece anayasanın açık hükümlerini değil, aynı zamanda Ceza Kanunları ve Yargı Kararlarını da göz ardı ediyor gibi görünüyor. Ne yazık ki AYM’nin bu konuda verdiği kararlar, tam anlamıyla yargısal aktivizmin örnekleridir. Bu bağlamda, Yargıtay’ın AYM’nin ihlal kararına uymama kararı doğru bir tavrı yansıtmaktadır. Tepki gösterenlerin Yargıtay kararını okuyup okumadıkları ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Suç duyurusu meselesi ise, Milli Yargıya yönelik saldırıların birikiminden kaynaklanan reaksiyoner bir tutumu ifade etmektedir. Bu, bir anlamda kralın çıplak olduğunu söylemektir. Yönteminin doğruluğu ayrı bir tartışma konusu olabilir, ancak cesareti tartışılamaz. Yargıtay’ın kararı aynı zamanda bir turnusoldur; kim Milli Yargıdan yana, kim karşı, bu netleşir. Türkiye, Milli Yargısını batıcı ve neo-liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır; kimse bundan şüphe duymamalıdır.”