Almanya, güvenlik politikalarında köklü bir dönüşüm için düğmeye bastı. Başbakan Friedrich Merz’in liderliğinde Berlin, Avrupa’nın en güçlü konvansiyonel ordusunu kurma hedefiyle, milyarlarca euroluk dev bir silah alımı planlıyor.
Almanya’dan Tarihi Savunma Hamlesi
2026 yılına kadar savunma bütçesinin 83 milyar euroya çıkarılması öngörülüyor. Bu artış, sadece bir yıl öncesine göre yaklaşık 20 milyar euroluk ek harcama anlamına geliyor. Almanya bu bütçeyle 20 adet Eurofighter savaş uçağı, 3 bin adet Boxer zırhlı araç ve 3 bin 500 Patria piyade savaş aracı almayı planlıyor. Eurofighter’ların 4-5 milyar euroya, Boxer araçlarının 10 milyar euroya ve Patria’ların 7 milyar euroya mâl olması bekleniyor. Teslimatlar önümüzdeki 10 yıl içinde tamamlanacak.
Alımlar bununla da sınırlı değil. Savunma Bakanlığı, IRIS-T hava savunma sistemleri ve yüzlerce SkyRanger drone savunma platformu için de hazırlıklara başladı. Henüz maliyeti netleşmeyen bu sistemlerle Almanya’nın hava savunma kabiliyetinin güçlendirilmesi hedefleniyor.
Öte yandan, Politico ve Bloomberg gibi kaynaklara göre Almanya, ABD yapımı F-35 savaş uçağı alımını da artırıyor. Hâlihazırda sipariş edilen 35 uçağa ek olarak 15 adet daha alınması gündemde. Böylece toplamda 50 F-35 savaş uçağıyla, eski Tornado filosunun yerini alacak modern bir hava kuvveti oluşturulması planlanıyor.
Başbakan Merz’in bir diğer stratejik hamlesi ise, savunma harcamalarının anayasadaki borç sınırından muaf tutulması için meclisten destek alması oldu. Böylece ordu için gerekli finansman anayasal engellere takılmadan sağlanabilecek.
Merz, Almanya’nın NATO’nun 2029 yılı için öngördüğü GSYH’nin %3,5’i oranındaki savunma harcamasına, pek çok müttefikten önce ulaşmayı taahhüt ediyor. Ancak bu hedefin gerisinde uzun yılların ihmali yatıyor. Nitekim Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği günlerde, Alman ordusunun başkomutanı mevcut durumu “hemen hemen eli boş” sözleriyle eleştirmişti.
Almanya’nın bu dev savunma modernizasyonu, sadece kendi güvenliğini değil; ABD’ye bağımlılığı azaltarak Avrupa’nın savunma yükünü omuzlama hedefi açısından da tarihi bir adım olarak değerlendiriliyor.